2018 BÜTÇESİNDE KADINLARIN ADI DA TALEPLERİ DE YOK! / ÖZGE GÖNCÜ YAZDI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

 

22 Aralıkta AKP’nin hazırladığı 2018 Bütçe oy çokluğu ile kabul edildi. Kadınlar ise bu tasarıya karşı çıkmıştı. Çünkü bu tasarı toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttıran bir bütçe idi…

 

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin artması ne demekti peki? Bu kavram kadınların bugün sonuç olarak yaşadıkları ayrımcılık, taciz, tecavüz ve cinayetlerin altyapısını oluşturan bir toplumsal durum… Daha anne karnında iken bizlere biyolojik cinsiyetimize göre biçilmeye başlanan ve çok doğal olduğu düşünülen toplumsal rollerin daha sonra iki cinsiyet arasında nasıl bir uçurum yarattığını bir düşünün. Hm.. bu yeterli olmadıysa şu verilere bakabiliriz. Eşit olduğu tüm demokratik(!) toplumlar tarafından kabul edilen iki cinsiyet olan kadın ve erkek arasındaki farka bakalım. OECD ülkelerindeki bilimsel ve teknik alanlardaki üniversite mezunlarının yalnızca %30’u kadın… Ya da, dünya üzerindeki gazetecilerin 1/3’ü kadın olmasına rağmen; bölüm şefi, editör ya da patronların sadece %1’i kadın. Ya da, 1.2 milyar yoksulun %70’ini kadınlar oluşturuyor. Kadın cinayetlerinin yüzde 70’inin failleri eşleri ya da sevgilileri… Ve dünyadaki arazilerin sadece %1’i kadınlara ait… Bunlar bu eşitsizliğin boyutlarını biraz üst ölçekten görmemizi sağlayabilir belki.

Bu ayrımcılığa karşı kadınlar ise örgütleniyor ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için dünyada ve Türkiye’de önlemler alınmasını istiyor. Kadınların yereldeki mücadeleleri uluslararası alanda 2011 yılında İSTANBUL SÖZLEŞMESİ olarak anılan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ile ülkelerin taahhütlerine dayalı bir uluslararası bir belge halini aldı. 25 Kasım 2011 tarihinde TBMM’ce de kabul edilen bu sözleşme, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadele etmenin yanı sıra, aynı zamanda kadın-erkek eşitliği ilkesinin hayata geçirilmesini amaçlıyor. Ve ayrıca Sözleşmeyi imzalayıp onaylayan devletler, en başta kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek için devlet çapında etkili, kapsamlı ve birbiriyle uyumlu politikaların benimsenmesi ve uygulaması olmak üzere belli bazı sorumlulukları yüklenmiş oluyor. Yani bu şiddetin ve diğer ayrımcılıkların temeli olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi sorumluluğunu almış oluyor. Kadınlar bu sözleşmenin Türkiye tarafından ivedilikle uygulanmasını istiyor ve her fırsatta bu taleplerini dile getiriyor.

Hepimizin bildiği üzere bütçeler; ülke yönetiminde söz sahibi siyasal iktidarın gelirleri kimden toplayacağına ve bu gelirlerin kimlere veya hangi toplumsal kesimlere nasıl pay edileceğine dair yaklaşımını ortaya koyan politik belgelerdir. Siyasal iktidarlar belirledikleri bütçe politikası ile var olan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak mı yoksa yeniden üretmek için mi kullanacaklarını açık ederler.

 

Peki, 2018 Bütçesi bize ne anlatıyor?

Kadınların bu yakıcı sorunları için en hayati önlemleri almakla yükümlü olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) bütçesine yakından bakalım. (Bu bakanlığın adından, kadınların itirazlarına rağmen 2011 yılında ‘kadın’ kelimesi çıkarılmıştı.)

 

ASPB bütçesinin 2017 yılı merkezi bütçesinde %4 olan payı 2018 bütçesinde %3,5.

Üstelik bu bütçenin %84’ü sosyal yardımlara ayrılıyor. Yani yanlış anlaşılmasın kadın, çocuk, engelli, yaşlı ve hastaların nitelikli ve adil bir sosyal hizmet alması için değil, toplum içinde oy karşılığı, minnet ettirme ve bağımlılık yaratmak için ayrılıyor bu bütçe. Bu kişilerin toplumdaki dezavantajlı durumlarının giderilmesine yönelik yapısal çalışmalar ve politikaların üretimi ve uygulamasına ise her zamanki gibi ne yeterli bütçe ve de yeterli önem veriliyor.

ASPB bünyesinde kadınların dezavantajlı durumlarının giderilmesine yönelik yapısal çalışmalar ve politikaların üretimi ve uygulaması amacı ile kurulmuş olan, 2014 yıından itibaren işlevsizleştirilmeye çalışılan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) ‘ne ayrılan bütçe ise yine azalmaya devam ediyor.

Peki, biz kadınlar nasıl bir bütçe istiyoruz?

  • Başta toplumsal cinsiyet eşitsizliği olmak üzere, tüm toplumsal eşitsizlikleri giderecek politikaların devlet tarafından üretilmesi ve uygulanması için, adil ve nitelikli bir sosyal hizmet politikasının hayata geçirilmesi için hazırlanmış bir bütçe istiyoruz.
  • Kadının ev için görünmeyen emeğinin görünür kılınması ve buradan doğan haksızlıkların giderilebilmesi için devlet tarafından politikalar üretilmesini, bu politikaların yakın ev uzak vadedeki ilk uygulamaları için kademeli ve uzun vadeli bir bütçe planlaması istiyoruz.
  • Kadınların işgücü piyasasına katılımı önündeki engellerin kaldırılması için, ev içi emek sömürüsünün yani çifte mesainin kaldırılması için üretilecek politikaların yanında, işe alımlarda, doğum/regl gibi kadınlara has durumlarda ayrımcılığın engellenmesi ve ‘Eşit işe Eşit Ücret’ talebi için acil politikaların üretilmesini istiyoruz.
  • Ev içinde ya da işgücü piyasasında çalışan tüm kadınların görünmeyen emeğinin hafifletilmesi anlamında, nitelikli çocuk bakım hizmeti verecek kreş ve gündüz bakım evleri için bütçe ayrılmasını, yasalarda olan ama uygulanmayan kreş hakkındaki yasa maddesinin uygulama takibinin yapılması için bütçe ayrılmasını istiyoruz.
  • Savaş gibi eril alanı genişletecek ve şiddeti arttıracak alanlara ayrılacak bütçe kalemleri yerine yukarıda saydığımız eşitsizlikleri giderecek, kadınların kendi bedenleri için kendi kararlarını verebildikleri nitelikli ücretsiz parasız ve anadilinde sağlık hizmeti almalarını sağlayacak, eğitimde ve daha birçok alanda bu eşitsizlikleri gidermeye yarayacak mekanizmalar kurulması için bütçe ayrılmasını istiyoruz.
  •  Bütçe uygulama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden üretilmesini engellemek için, bütçe gelirlerinin toplanması ve harcama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden nasıl üretildiğini ortaya çıkarmak için, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) yapılmasını istiyoruz.

Kadınların bu talepleri yeni değil ama bütçeyi hazırlayanlar bu talepleri duymamakta ısrar ediyor. Tıpkı kadın cinayetlerine karşı bizler caydırıcı cezalar talep ederken haksız tahrik indirimi veren hakimler gibi, tıpkı çocukların evlendirilmesinin ve istismarının önünü açacağını söyleyip karşı çıktığımız müftülere nikah kıyma yetkisi veren yasayı kabul eden meclis gibi. Bu sağırlığın, bu yok saymanın tesadüf olmadığını biliyoruz. Karşımızda iyi örgütlenen kadın düşmanı bir eril ittifak olduğunu biliyoruz. Ama bizler de mücadeleye devam ediyoruz. Yakamadığınız cadıların torunlarıyız biz, unutmayın bunu.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir