Bütün adaylar birbirinden değerlidir ama Attila Güney hocam, hatta kadın olması nedeniyle Fatma Demirtağ arkadaşımda irade olarak meclise mutlaka, ama mutlaka gönderilmeliler. Bu hepimizin omuzlarına yüklenen bir siyasi sorumluluktur.
24 Haziran’a sayılı günler kaldı.
Türkiye doğal olarak iyiden iyiye seçime kitlendi.
Bir yandan heyecan dorukta, bir yandan endişeli bekleyiş…
Sizlerde ki heyecanı, bendeki endişeyi anlayabiliyorum, his edebiliyorum.
Bu yazım, sanırım, bir aksilik olmazsa, seçimlere 3-4 gün kala yayınlanacaktır.
Heyecanlı ve endişeli olmama rağmen yine de umut doluyum.
Enseyi karartmak yok!
Umut, fakirin ekmeğidir ama 24 Haziranda ve 2. turda yapılacak seçimler; toplumun geleceğidir, istikbalidir, özgürlüğüdür, mutluluğudur, refahıdır, kurtuluşudur.
Belki diyeceksiniz, umuda yolculuk yapmaktır bir bakıma bizinkisi…
Diyeceksiniz, umuda çıkan bu yolun zemini mayınlarla döşeli; etrafı ise dikenli tellerle çevrilidir…
Aşık Veysel’ in dediği gibi; uzun ince bir yoldur, diyeceksiniz…
Olsun! Bu zorlu ve meşakkatli yolu hep birlikte mutlaka aşacağız.
Aşacağız… en azından, yaratacağımız mutlu bir ülkede mutlu bir şekilde refah içinde ölmenin mutluluğunu tadacağız hep birlikte!..
Hatta “dini” defin törenlerimiz bile, gelecek kuşaklara mutlu ve refah bir ülke bırakmanın gururuyla mutlu bir şekilde yapılacaktır bizden sonraki kuşaklar tarafından.
Bu yüzden gelecek kuşaklara güzel bir ülke bırakma adına, sandıklara, seçmene ve oylara sahip çıkılarak, gerçek iradenin sandığa taşınması ve yansıtılması için herkes kendini sorumlu his etmelidir.
İbre demokratik muhalefetten yana.
Moral-psikolojik üstünlük muhalefetten yana…
Niye mi?..
Ülkemizde seçimler diğer çağdaş Avrupa ülkelerindeki yapılan seçimlerinden farklıdır, bizim seçimlere benzemezler.
Avrupa ülkelerinde 1789 Fransız ihtilalinden sonra hemen başlayan yenilikçi hareketler ve ortaya çıkan sınıf mücadeleleri ili 1930’ ların ortasında yükselen faşizmin neden olduğu iç savaşlardan sonra, bu ülkeler demokrasiye sıkı sıkıya sarılmışlardır. Öyle bir sarılma ki, demokrasi, adalet ve refah, barış, bu ülkelerin anayasalarında: “değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilmez” ilk 4 madde olmuş adeta.
Bu yüzden Avrupa’ da ve benzeri ülkelerde yapılan seçimlerde iktidar halefliği ve selefliği ekonomik nedenlerle değişime uğrar.
Biz de ise hem ekonomik dibe vurmuş, hem de demokrasimiz yerlerde sürünüyor.
Bu nedenle bizim açımızdan konjonktürel şartlar her bakımdan lehimize müsait.
“ Hep beraber ıslandık bu yollarda” şarkısı yerine, içinde barış, özgürlük, demokrasi özlemini çağrıştıran şarkılar hep bir ağızdan haykırmanın zamanıdır.
Mersin özelin de, hem HDP’ nin adayları hem de CHP’ nin adayları birbirinden değerli olup; barış için, emek için, temel hak ve özgürlükler için, adalet için, özgür sanat, özgür düşünce ve özgür basın için, demokratik bir Türkiye için, kendilerini bugün için anlamını yitiren parlamentoya kendilerini taşımaya çalışacaklardır, ülkenin diğer illerindeki adaylar gibi.
Mersin’ deki CHP’ nin adaylarından Alpay Antmen ve 4.sıra adayı Nevin Zaimoğlu’ nu hukukçu kimlikleri ile ÇHD’ den, diğerler adayları da Mersin siyasetinden tanırım. HDP nin adaylarını da çok iyi tanırım. Hepsi birbirinden değerli, yetkin arkadaşlarımızdır.
Gönül ister ki Mersin’ in vekil sayısı 26 olsun, hem HDP’ nin hem CHP’ nin adaylarının tamamı vekil olarak gönderelim.
Ama, önümüzde bir de aritmetiksel hakikat var.
Seçmen profiline bakınca, ben CHP’ nin 5 ve artı 1 vekili kazanacağını düşünüyorum.
Ancak, HDP’ nin güzide ve değerli adayları Attila Güney hocam, hatta kadın olması nedeniyle Fatmagül Demirtağ arkadaşımın da irade olarak meclise, mutlaka ama mutlaka gönderilmelidirler. Bunun Mersin’ de öznel koşulları vardır.
Bu hepimizin omuzlarına yüklenen bir siyasi sorumluluktur ve de önemlidir.
Tabi ki, en önemlisi HDP’ nin mutlaka barajı aşması ve Cumhurun kendi başkanını seçmesidir.
Son bir uyarı. Aman, karşı provokasyonlara dikkat. Sağ provokasyona karşı; sol duyulu olmak zorundayız.
24 Haziran Demokrasi Bayramınız Kutlu Olsun!