Cumhur-Millet” ittifakı ile Halkların ittifakının kıyasıya yarışacağı seçimde belirleyici olanın partilerin ekonomik ve sosyal programları ile liderlerin vizyon ve propaganda-ajitasyon maharetlerine bağlı.
Seçime girecek tüm partilerin il il milletvekili adayları açıklandı.
Baskın seçim kararının oluşturduğu dar ve kısa seçim takvimi aralığında sıkışan partilerin hiç birinin ön seçim yapma gibi bir şansı zaten yoktu. Bu nedenle sıkıştırılmış takvim aralığında adaylar zorunlu olarak merkezi atamayla belirlendi.
Belirlendi belirlenmesine de, beklendiği üzere yerellerden isim ve sıralamalara itirazlarda peş peşe gelmeye başladı.
Bu tepkilerin bir kısmına katılmamak elde değil, ancak hiçbir partinin ön seçim ve eğilim yoklaması yapılması gibi bir şanslarının olmadığı gerçeği apaçık ortadaydı.
İktidar partisinin baskın erken seçim kararıyla, asıl amacının muhalefeti hazırlıksız yakalamak, kündeye getirip el ense çekip, belini mindere yapıştırarak tuş yapmak olduğunu bilmeyenimiz veya anlamayanımız yoktur sanırım.
Baskın baskına benzemeliydi. Baskın baskın olmalıydı. Böylesi bir baskın erken seçimle tekrar, tek başına cumhur-u iktidarı sağlama almaktır asıl mesele…
Ancak, evdeki hesap; sokakta, tarlada, fabrikada, kahvehanede, işyerlerinde, evlerde bu kez tutmayacağa benzer.
Hemen hemen bütün mahalefet partilerinin, bu baskın ani seçime hazırlıklı oldukları kısa sürede anlaşıldı.
Elbette ki, muhalefetin bu hazır olma hali, erken seçim kararı alanların hem hesabını hem de moralini bozduğu kesindir.
Muhalefetin bu hazır ve nazır hali, beni şaşırmadı. Asıl beni veya bizleri şaşırtan şeyin; özellikle binlerce yönetici ve partilisinin içeride tutuklu olarak bulunduğu, sürekli baskı altında tutulmaya çalışan HDP’ nin baskın seçime “şıp” diye hazır oluvermesi…
Ancak partileri, özellikle HDP’ nin merkezi atamalarına yerelden itirazların dışında, YSK’ nın da vetosuyla karşı karşıya kalacağı su götürmez olduğu, geçmişte yaşadığımız bir somut gerçekliktir.
İtirazların nasıl değerlendirileceği parti genel merkezlerinde olumsuz bir durum yaratacağını düşünmüyorum. Her seçim döneminde yaşanan ve kanıksadığımız gelişmeler.
Ancak, umarım YSK’ nın veto edeceği aday sayısı ürkütücü boyuta olmaz.
30 Mayıs tarihi itibarıyla YSK tarafından kesinleşecek.
Ben derim ki; her partilini, partisini eleştiri hakkı seçim sonrasına saklı kalmak üzere, bir aydan az bir sürenin kaldığı kısa zaman aralığında bütün seçmenlerin enerjisini seçime yönelik çalışmalara harcamalı.
Dedik ya, baskın seçim. Adı üstünde. Yaz sıcağına ve ramazan ayına denk getirilmesinin temelinde asıl niyetin ve hedefin ne olduğu hususunu her halde buradan sizlere anlatmama sanırım gerek yoktur.
Bu nedenle, zamanımızı çalacak, enerjimizi boşa tüketecek tartışma ve eleştirili psikolojinden bir an önce kurtulmalı; sokakta, okullarda, evlerde, kahvehanelerde, tarlalarda/fabrikalarda, gençlik merkezlerinde, park-bahçelerde, yaşamın olduğu her alanda insanlarla buluşulup kendi yaşam projelerini halka anlatma zamanıdır.
Halkın gerçek manifestosunu halkın kendisine tam anlatma zamanıdır.
Zaten liderler özgün koşullarda, özgür ortamda kendi manifestolarını açıklıyorlar.
Kimi liderler binlere, on binlere, yüz binlere özgür ve özgün koşullarda hitap ediyor.
Kimi liderlerde ‘bir’ lere hitap ediyor.
Sürecek…