Sizin köyde demokrasiyle aranız nasıldır? diye sorsalar bana… cevabım: valla bizim demokrasi köyünde işler fıstık gibi…
Gelin size demokrasicilik dersi verelim. Bizden size, sizden de tüm dünyaya… Demokrasiden boğuluyoruz, fazlasını ihraç etmek istiyoruz, döviz cinsinden.
Neyse, yine de gerçek konumuza dönersek…
Demokrasinin iki temel ayağı vardır: çoğunluk ve çoğulculuktur.
Demokrasilerde yurttaşlar kanunun hem nesnesi hem de öznesidirler.
Demokratik ülkelerde bir başka demokratik değer ise: seçimlerdir.
Bu nedenle demokrasinin gereği iktidarları halk belirler. Yani seçmenin iradesi iktidardakilerin iradesinin çok çok üstündedir.
Bu yüzden, seçmenin iradesi sandığa yansır ve aslolan sandıktan çıkan halkın iradesi ve tercihidir.
Demokratik kültürdür, hiçbir iktidar, bu tercihe ve iradeye saygı göstermeme gibi lükse sahip değildir. Aksi durumda adama şapkayı tersten giydirirler.
Bu yüzden oturmuş kültürdür. Demokratik ülkelerde yapılan genel veya eyalet seçimleri bizdeki gibi kavgalı, gürültülü olmaz; devletin kasasında bulunan halkın parası kullanılarak savurganlık yapılmaz. Sessiz, sedasız, kavgasız, gürültüsüz, müdahalesiz, kuşkuya mahal bırakılmayacak gizli oy, açık tasnif, yani şeffaf şekilde yapılır; farkına varmayız, kuşku duymayız.
Ancak, bizde de mi aynısı olacak; hoş bir hayale kapılmayın derim.
Başımıza tersten giydirmek istedikleri şapkayı şimdiden örmeye başladılar.
Oradaki koşulların tam aksine, belirlenen kuralara göre, çizilen sınırlara göre 24 Haziran seçimlerini gerçekleştireceğiz.
Seçim günü yaklaştıkça, seçimlerin sonuçlarının, seçmenin ve siyasi parti temsilcilerinin yüz rengi de her geçen gün iyiden iyiye kendini belli etmeye başladı.
Anket sonuçları günbegün kamuoyu ile paylaşılıyor. Paylaşıldıkça, bu durum kimilerinin umutlarına tavan yaptırırken, kimilerinin de sinirlerini bozmaya başlamış gibi.
Moral üstünlük şu an muhalefette gibi geldi bana. Her şey muhalefetin istediği gibi gidiyor.
Bu nedenler ki, temkinli olmak gerekiyor. İşi sıkıya ve ciddiye almak gerekiyor.
Algı operasyonu yöneticileri ile provokasyon programcıları ve yöneticileri de seçimlere adapta olmuşa benziyorlar.
“Temkinli olmak gerekir” derken, bu durumu kast etmek istedim.
Ben seçimlere bir hafta kala bekliyordum ama korktuğumuz başımıza şunun şurasında 15-20 gün kala gelmeye başladı bile.
Günlük “Havuz Medya” dışında gerek muhalif tarafsız basın ile sosyal medya üzerinden günlük bilgi akışından ve gelen görüntüler korkunç ve ürkütücü.
Ağırlık, Anayasayla kurulmuş bir Türkiye partisi olan HDP olmak üzere, “Millet İttifakı” bileşen partilerine yönelik saldırıların sayısı gittikçe kabarıyor.
Saldırıların sayısal çetelesini tutmaya kalkarsak, diğer partiler kusura bakmasılar, HDP, en yakın rakiplerine fark atacağı benziyor. Tıpkı, Kemal Sunal filmlerinin repliğindeki gibi: “ Üç bana, bir sana”
Saldırıların seçim gününe kadar dozunun artacağı yönünde işaretler var.
Umarım kardeşliğimize, demokrasimize, bir arada yaşama istencimize halel getirecek, korkutmaya, sindirmeye yönelik, provokasyon kokan linç korusu eşliğinde geliştirilmeye çalışan saldırıların durması hepimizin ortak dileği ve çağrısı olmalıdır.
Aman, provokasyonlara dikkat diyorum.
Böylesi geliştirilecek olaylar karşısında sağ duyu hakim olmalı, her türlü şiddete karşı demokratik olgunlukla cevap vermeli ve bu seçimlere yönelik provokasyonlar boşa çıkartmalı.
Evet, yorulacağız… Evet, koşturacağız… Evet, baskılanacağız… Evet, sindirilmeye çalışılacağız… Evet, Korkutulacağız…
Ancak, bunlar bizleri durdurmamalı, yıldırmamalı…
Kendimizi tamamen seçimlere endekslemeli ve seçimin zaferle sonuçlanması için herkes üstüne düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmeli.
Unutulmamalı! Halk değişim istiyorsa, mutlaka değişim yaşanacaktır.
Sizin yapacağınız tek şey; değişimin önünde halka doğru rehberlik ve önderlik yapmaktır.
Sürecek…