Ahlak Ne Ki! / Yağmur Arıcan Yazdı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

İsterdim ki politik düzlemdeki öncelik üzerinden çok da benimsenen bir mesaj vereyim sizlere. Ama gündemim bir yerden mesaj vermek değil; hem de hiç değil. Başlığım da bu değil ama memlekette olan bitenle hiç ilgisiz de değil… O kadar yorucu argümanlar üretiliyor ki çözüm noktasında çözümsüzlük var. Bilinmez, politika üretilmez bir durum hasıl ve her özne tıkanmış. Hal böyleyken bangır bangır duyurmak lazım herkese “Biz Kazandık”.
Ama benim anlatmak istediğim bu değil. Evet, Hayır bir yerde dursun, belki diyeceksiniz dostlar, “en can alıcı yoğun gündem bu”! Doğru. Peki, başka hayatlar başka yaşanmışlıklar önceliğimiz değil o halde; doğru mu acaba? E hani kişisel olan politikti.
Biraz, izin verin birazcık da olsa kendi coğrafyamdan bahsedeyim. Anadolu’nun bütün köyleri, kasabaları çok güzeldir ama benim köyüm onlardan ayrışır. Öyle güzeldir ki mis kokan çiçekler, yeşilin her tonu ve bakir doğaya dair ne varsa orada mevcut… “Ay ay akan dere” diye şaşıp kalarak doğanın huzur verdiği bir yer diyebiliriz. Öyle tanımlarız aslında o güzelim yaşanmışlıkları; kirletilmiş ve kurumuş derelere alışmış, yeşile hasret biz kentliler.
Ama bahsetmek istediğim bu da değil. O güzelim coğrafyada yaşanılan sizler için önemsiz ve tek kişilik bir öykünün gerçekliğini yansıtan bir şeyler fısıldayacağım kulağınıza.
Ve ne zaman “ahlak ne ki” diyen bir haykırış duysanız bileceksiniz ki bu öykü tekrar ve tekrar yaşanmakta.
Biz üç kişiydik; Uçar, Kezban ve ben
Oy Kezban, oy ciğer parçası, güzel mi güzel Kezban. On ikisinde Uçar, amcaoğlunun sevimli köpeği. Köyün üçüncü, öteki, aykırı çocuğu Arıkan aslında. Arıkan özel bir çocuk; uğruna kurbanlar adanmış, uğruna mevlitler okutulmuş, elit mi elit bir ailenin çocuğu. Yüklenen isim gibi aslı da arıkan: saf, temiz kan. Peh peh ne asalet ama değil mi? Ailenin devamlılığı saf kanda vardır. Tabi ki ailenin soy arılığı, doğuştan Arıkan’a yüklenmiştir.
Ve tüm okuyup üflemeler ve öğretilenlerle Arıkan büyür. Büyür de beklenenin dışında bir çocuk bu. Eyvah ki ne eyvah! Hani ari kandı! Birden dinamikler değişir; dengeler bozulur. Bütün güç Arıkan’ın abisine yüklenir. “Arıkan feminen; Arıkan uygun değil liderliğe” derken Arıkan’ın abisi kalır ailenin atfettiği yükün altında.
Demem o ki ne de zavallı bir yerde güç! Artık o bir iktidar, o bir iradeydi. Çok şey yüklendi can ağabeyime! Üstelik benim yerime… Kurban benken üstelik… Ah yüreğimin yangın yeri! Canım ağabeyim…
Bir başka bakış açısı ağabeyin şanslı olduğunu da söyleyebilir. Ah ne gaflet! Hayat akışkanlığı içinde erk sistemin gücü var üstünde. Erki göstermeli, kendinde olduğunu kanıtlamalı. Buna mecbur!
Sevgili Uçar’ın hikayesi karışır burada Arıkan’ın saflığına, ağabeyin kahramanlık göstermesine ve Kezban’ın yitişine…
Aile namusunu kurtarmak önce Uçar’a düşer. Kimdir Uçar? Kuzenimin sevimli köpeği… Sevimli ama gözlerinden hüzün akan köpeği… Köyün gençlerinin tecavüzüne uğradığı için suçlu görülen, ailenin namusunu beş paralık ettiği ve ancak öldürülmesi ile namusun temizleneceğine koca koca insanların utanmadan hükmettiği bahtsız köpek…
Arıkan çocuk gözleri ile izler olan biteni. Bir köpeğin öldürülmesinde namus yıkamaya karar verenler değil midir Arıkan’ın tacizcisi… Ama Arıkan farklıdır… Farklı olduğu için taciz edilir… Uçar da farklı… En namuslu biziz diye bağıranlardan kesinlikle farklı; kesinlikle onlar gibi değil, onlardan değil.
Ben size bu hikayeyi bütün çıplaklığı ile anlatırken Arıkan’ın ilerde bir trans kadın olduğunu hatırlayıp bu durumun bu taciz hikayesi ile en küçük bir bağını kurmak isteyen olursa; peşinen söyleyeyim ki ilgisi yok! Hala acaba mı diyorsunuz? Öykü arasında başlık yinelemek adetim değildir ama ahlak ne ki!
Arıkan adı gibi saf, temiz. O ahlaklı amca ile babasının sevgisi, dokunuşu arasındaki farkı anlar, ama diyemez ki “bu amca beni dudaklarımdan öpüyor, diyemez ki bana diyemez ki bu pis, kötü” Çünkü tecavüze uğramış bir köpeğin ölüm hükmünü bilir Arıkan. Ağabeyinin gözlerinden akan yaşı görür, köpeğe nişan aldığında. Ağlayarak öldürür mü insan der, ben söyleseydim beni de öldürdüklerinde temizlenir miydi akan kanımla namusları der; susar.
Susar ve yalnızlığa hapseder kendini. Ama bilirsiniz betonun içinden bile fışkırıverir hayat! Köyün çobanının kızı Kezban, yalnız kalmasına izin vermez.
Kezban saf, duru, açılmamış gonca…

Aralarındaki oluşmuş güçlü bağı düşündüğümde öteki olmanın dayanışması diye tanımlıyorum şimdilerde.

Ama gecikmez goncanın dalından koparılması, hoyratça koklanması, elden ele dolaştı diye arkasından konuşulması…
Köyün namusunu bu kez de Kezban kirletmiştir. Bir de üzerine hamile kalmıştır. İyi ahlaklı aile babaları hemen çözüm buldular: köyün delisinin yanına katıp; ardından “kaçtı” dediler. En illegalinden kürtajı yaptırıp; kanıtları sildiler. Arkasından “orospu” derken o şişmiş namuslarının üzerinde köşelerinde oturdular. Uzak diyarlardan yaşlı ve zengin bir adama Kezban’ı sattıktan sonra da zannımca pek bir rahatladılar.
Kezban artık şehirli, iyi giyinen, konuşması değişmiş, o bir hanımefendi; artık babasının gözdesi!
Uçar öldürüldü! Kezban, önce orospu ilan edilip zengin olduktan sonra hanımefendiliğe terfi ettirildi. Ya Arıkan?
Arıkan da büyüdü. Başarılı oldu. Üniversiteye girdi. Artık özgürdü. Sevdiceği kalmıştı geride; ama özgürlük her şeyden üstündü.
Başarılı oldu. Asi, devrimci, sosyalist, Marksist oldu. Köyün çilesine bakın, ibneliği yetmezmiş gibi gitti bir de komünist oldu.
Zindanlara da kondu; katmanlı ayrımcılığa da uğradı. Aşkı da tattı; korunup kollandı da sevdiğince.
Ama hiç unutmadı Kezban’ı. Aradı uzunca nerede diye. İzmir genelevinde bulduğunda güzeller güzeli arkadaşını doyamadı kucaklamaya.
Kezban çok sevindi Arıkan’ın kimya mühendisi olmasına, mesleğini yapmasına.
Uzun uzun konuştular, Arıkan’ın dönüşüm yolculuğuna birlikte çıktılar, her bir aşamayı birlikte planladılar, gözden geçirdiler.
Arıkan, Yağmur olup damla damla akmaya başladı hayata.
Uçar öldü.
Yağmur, feminist beden politikası yapıyor; aşağılanan, itilen, zindanlara kapatılan, öz güvenini yittirmiş kişiden eser yoktu şimdi. O artık örgütlü olmanın önemini bilen bir kadın.
Kezban genelevde hala.
Hem Yağmur’un hem de Kezban’ın ahlak temizleyicisi olarak kullanılmayacağını bilmiyoruz. Hikaye devam ediyor hala. Binlerce arkadaşımızı öldürdüler. Öldürmeye devam ediyorlar.
Soruyorum şimdi bu hikayede kim ahlaklı? Kimin ahlakı, ahlak ne ki?
Ahlak, kana susamışlığınıza mazeretse, o kokuşmuş nefretinize bahaneyse ben ahlaksızım! Sizi de çağırıyorum. Ve diğerlerine de var gücümle bağırıyorum ahlakınız batsın!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir