Aydın asıl olarak kendi kendini aşabilme, sürekli bir şekilde gelişebilme, yaratıcı yaşam kuralları edinebilme, sonsuz bir şekilde hoşgörüye yönelebilme, insanların maruz kaldığı haksızlıklara, zorbalıklara eşitsizliklere, sömürüye ve her türlü şiddete, insan onurunu zedeleyen her şeye karşı isyan geleneğini ”huy’ ‘haline getirebilme zorunluluğu taşır.
Bu anlayış aydın sözcüğünü okumuşluğun, bilginliğin, kültürlülüğün çağdaşlığın v.b. niteliklerin ulaşılmışlığın ötesinde ve üstünde bir anlam taşır.
Bu perspektiften baktığımızda Aydın bir kaç üniversite diplomasına sahip olmakla Aydın olunmuyor. Aydın soylu bir sınıftan olmakla da olunmuyor. Aydın hoşgörü ve hakikat bağlılığıyla doğuyor. Aydın dinlemesini bilen. Hiçbir koşul altında gerçeği gizlemeyen. Siyaha beyaz, beyaza siyah demeyen. Dünya dönüyor dediği pahasına sözünden vazgeçmeyen galileo gibi hayatını feda eden kişilikte şahsiyetlerdir. Gerçekleri söylemekten korkan kişiler aydın olamaz.
Aydın ve siyasetçi kavramları farklıdır. Siyasetçi kariyerist emeller farklı sınıf çıkarlarını kollamasından aydın olma vasfını engelliyor. Siyasetçi salonlarda mitinglerde toplumun nabzına göre konuşur.Ama aydın gerçek ne ise onu söyler.
Ankara’da 1990’larda bir Kürt siyasetçisi sosyolog değerli aydın İsmail Beşikçi’ye bir panelin yapılacağı sizi de önermeyi düşündük. İsmail beşikçi de yeni cezaevinden çıkmış. Türkiye’de milliyetçi şoven havanın dorukta olduğu… Bölgede özel savaşın sürdüğü bir döneme tekabül eden süreçtir.
Daveti nezaketle red ediyor.
Siyasetçi salondaki katılımcıların yüz mimiklerine bakar nabzına göre konuşur.
Ama Aydın ve bilim adamları için yer zaman mekan ne olursa olsun iki kere iki dörttür. Bunu demek zorundadır der… Türkiye tarihinde İsmail Beşikçi aydın vicdanı Ve onurunun temsilcisidir. Jan paul Sartre duruşu ne ise Kendi sömürgeci Fransız devletinin Tunus’a karşı işgalinde. İsmail Beşikçinin de öyledir. Ve bedelini ömrünün en güzel yıllarını cezaevinde geçirmiştir.
Siyaseti red etmiştir. Milletvekili önerenleri gidin yaşlılardan bölgenin yaşadığı tarihsel olayları kaydedin bana götürün bana iyilik yapmış olursunuz demiş.
Gerçek “aydın“ belli verileri söylenen emirleri sadece inanca dayalı söylemleri geleneğe ve adetlere bağlı olarak gerçek diye belenmiş kavramları aklın rasyonel süzgecinden geçirmeden tartışmadan Ve dengeye vurmadan kabul etmez. Bellemez uygulamaz.
Gericiliğin ve ilkelliğin simgesi gelenekçiliktir.
Aklın süzgecinden geçirilmeyen geleneklere körü körüne inanmaktır.
Tolstoy 1897 yalanların saltanatının mutlaka yıkılacağını söyler.
Ama o günlerin gelmesi için mücadele ederek gerçeklerin meşalesini yakmak gerek.
William Howitt Aydın’a daha ağır sorumluluk yüklemiştir.
Yeryüzünde bize düşen bazı görevler vardır ki bunları ihmal etmek ‘bizleri başkalarına karşı suçlu duruma sokar.
İnsanların ızdırapları karşısında ‘bir takım bencil ve kurnaz ya da hilekar beklentilerle susup oturmak, alçaklıktan ‘ihanetten’ köle ruhluluktan başka bir şey değildir.
Bu tür davranışlar yüzünden değil midir ki ‘hemen her şey haksızlıklar ‘sömürü v.b.pislikler güçlenmekte ‘halk yığınlarına musallat olan belalar sürüp gitmektedir.
Cehalet ‘şovenizm ‘bağnazlık ‘fanatizm kavramları içinde olanlar Aydın sayılamaz.
Aydın hem kendini ve toplumu aydınlatan ışık sevgi güven veren şahsiyetlerdir.