“Ne zaman taşaklarına bir sinek konar, her sorunun şiddetle çözülemeyeceğini anlarsın.” Lao Tzu.
28 Şubat 2015’ de yittirdiğimiz büyük edebiyatçı-yazar Yaşar Kemal, ne güzel söylemiş oysa: “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.”,diye.
Oysa, barışa ramak kalmıştı. Ne güzel olacaktı, bugünümüz, yarınlarımız.
Umutlanmıştık, barışı avuçlarımızın içine alacağız, diye.
Barış kutsal bir emanettir, ısrarla sahiplenmek gerek.
Unutuyorum, umutlanıyorum, hep umutlu ve iyimser olmaya çalışıyorum.
Birden hatırlıyorum, hayalleri çalınan, mutlulukları ellerinden alınan, kelebeklerin ömrünün bile çocukların ömürlerinden upuzun olduğu bir coğrafyada yaşadığımıza…
Unutuyorum, umutlanıyorum, daha barış içinde aydınlık yarınları kucaklayacağımıza.
Birden hatırlıyorum “Genelde halk neyse, devlet-i âliye’ yi yönetenler de odur; Devlet-i âliye neyse, yönetilen halk da odur” söylemini…
Unutuyorum ve umutlanıyorum; doğayı, toplumu, bilimi, sanatı esas alan bir yaşama evirileceğimize…
Birden hatırlıyorum, bu ülkede doğaya, topluma, bilime ve sanata karşı bir anlayışın hep var ve hâkim olduğuna.
Unutuyorum, umutlanıyorum, bu ülkede insanların özgürce dolaşacağına, kuşların barışa kanat çırpacağına …
Güpegündüz, Ankara’ nın karanlık dehlizlerinde kaçırılıyor Şerifali olgun escort insanlar ve birden karanlık 1990 yılları geliyor aklıma.
Unutuyorum, umutlanıyorum: Kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri son bulacak diye bu ülkede… Ve bakıyorum hız kesmiyor, sürüyor kadına, çocuklara yönelik her türden şiddet, taciz ve söylemde nefret…
Unutuyorum savrulduğumuzu, yarı aydınlıktan, gerici karanlığın girdabına…
Unutuyorum, yaşadıklarımız birbirinin kötü izdüşümüdür, onlardan bizlerin hayatımıza yansıyan.
Oysa, yarınlar üzerine ne güzel hayaller kurmuştuk, motorları maviliklere sürecektik.
Yaşantımızın fantastik imgelerinde biriktirdiğimiz barış dolu, sevgi dolu, kardeşlik dolu, duygu dolu, aşk dolu hayallerimiz…
Sahi, şiirlerimizi, kardeşlik türkülerimizi söyleyecek, kol kola halaylar çekecektik…
Siyasetin dilinden, son dönem pratiğinden anlaşılıyor ki, artık, çok karanlık günlere gebe kalacağız.
Kim ki, barıştan, adaletten, hukuktan, demokrasiden bahsedecekse, bilmeli ki; Doğru konuşanı, doğru yazanı, dokuz değil, doksan dokuz köyden kovacakları günlerdeyiz, artık.
Bugüne bakıp, dünümüzü arıyoruz, artık.
Pesimist bir ruh halinde dolaşıyorum, sokak sokak, köy köy, kasaba kasaba…
İki ideolojinin kötülükleri arasında yorulan Fındıkzade yabancı escort yüreğim, artık dayanamaz durumda…
Zulüm, kötülük her yerden, dört bir koldan boğazımıza yapışmış durumda.
Bu yüzdendir, Demokrasi İttifakı’ndaki ısrarlar…
Yok öyle, bedavadan demokrasi, bedavadan özgürlük…
“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz”…
Demokratik taleplere, hak hukuk arayışına, kendi yaşam tarzına yönelik tepkilere, emek ve emekçilerin haklı ve meşru hak arayışlarına, öğrencilerin ve çevrecilerin mücadelesine şiddet yöntemiyle cevap vermek…
Nereye kadar?
Ayrıca, çözümü diplomasi yolu yerine, şiddeti aracı kılmak, ancak ölüm, acı, gözyaşı, felaket getirir.
Şiddet kimden gelirse gelsin, Çinli Felsefeci Lao Tzu’ nun şu sözünü hatırlatmaktan fayda var.
“Ne zaman taşaklarına bir sinek konar, her sorunun şiddetle çözülemeyeceğini anlarsın.” Lao Tzu.
Umarım, bu son olur.
Büyük edebiyatı Yaşar Kemal ile başladık, büyük şair Ahmed Arif ile yazımı noktalayayım.
“Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı Eskort zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim.”
İyi hafta sonları…