“Barışın egemen olduğu bir yaşam için mücadelemizi sürdüreceğiz”

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Dünya Barış Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte ‘barış’ sesini yükselten insan hakları savunucuları, “Ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için insan hakları mücadelemizi sürdüreceğiz” diye belirttiler.

İnsan hakları savunucuları, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi’nin Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda düzenlediği etkinlikte bir araya geldi. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu’nun da katkı sunduğu etkinliğe çok sayıda parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de katıldı.

Etkinlik, İHD Mersin Şube Başkanı Hakkı Demir ile dernek yöneticisi Şerife Kılıç’ın birlikte günün anlamına ilişkin hazırlanan basın metnini okumasıyla başladı.

İHD olarak daha öncesinde de Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çizdiklerini aktaran dernek yöneticileri, “İHD bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu tespitinde bulunmuştur. Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorununu çözebilmesi için barış sürecinin inşa edilmesi gereklidir. Türkiye, Kürt sorunu gibi temel sorunlarını diyalog ve müzakereye dayalı çatışma çözüm yöntemleri kullanarak çözememiş bir ülkedir. Bu nedenle silahlı çatışmalar ülke içi ve ülke dışında devam etmektedir. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yarattığı silahlı çatışma hali, hayatın tüm alanlarını etkilemektedir. Halen Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz, Kürt sorununda yaşanan bu çatışmalı ortam göz ardı edilerek açıklanamaz. Devletin silahlı çatışma ve savaş halini sürdürmek için ülke içinde ve ülke dışında (Suriye, Irak ve Libya) yürüttüğü askeri faaliyetlerin ekonomik maliyeti oldukça yüksektir. Türkiye çok uzun yıllardır silahlı çatışma ortamını yaşamaktadır. Türkiye’de barışın inşasına giden yolda, insan haklarının temeli olan insan onuru, eşitlik, özgürlük ve adaleti asla unutmamamız gerekir” vurgusunda bulundular.

Kalıcı barış için çatışma nedenlerinin ortadan kaldırılması gerektiği belirtilen açıklamanın devamında ise şu ifadeler kaydedildi: “Bunun için ilk yapılması gereken çatışmaların durması, diyalog yollarının açık tutulması, insan hakları ve demokrasi eksenli çözüm arayışlarına imkân sağlanmasıdır. Bunun için de barışın inşası için Abdullah Öcalan ve arkadaşlarının tutulduğu İmralı Hapishanesindeki tecridin kaldırılması ve CPT raporlarının gereğinin yerine getirilmesi, kayyım uygulamalarına son verilerek görevden alınan tüm belediye eş başkanlarının görevlerine iade edilmesi, infaz kanunundaki ayırımcı düzenlenmenin iptal edilerek siyasi mahpusların salıverilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin yönetim sisteminin otoriterleştiği koşulların ortadan kaldırılarak demokrasi ve insan haklarına dayalı yeni bir toplum sözleşmesi yapması, barıştan ve barışı savunmaktan geçmektedir. Bunun için de ülkemizdeki demokrasi güçlerinin kararlı birlikteliği sürdürülebilir yeni bir barış sürecinin başlaması için en önemli güvence olacaktır. İHD, Türkiye’de barış ve demokrasiden yana kesimlerin birlikte mücadelesinin sonuç alacağı inancındadır. İHD olarak, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için insan hakları mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Yapılan açıklamanın ardından etkinlikte yer alan siyasi parti ve STK temsilcileri de birer konuşma yaptı.

ÖZBAY: “TABLO KARAMSAR ANCAK ÇARESİZ DEĞİL”

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu ile KESK Şubeler Platformu adına Mustafa Özbay: 1 Eylül’ün Dünya Barış Günü ilan edilmesinden bugüne 81 yıl geçti. Hala iktidarlar çocuklarımıza barış içinde özgür bir ortamın müjdesini değil, savaş makinelerinin, sermayeye yeni kaynak oluşturacak kuyuların müjdelerini veriyorlar. Silah harcamaları sürekli artıyor. Nükleer silahların sınırlandırılması anlaşmaları bir bir iptal ediliyor. Yani nükleer silah denemelerinin ardı arkası kesilmiyor. Emperyalist ülkeler temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına almaya devam ediyor. Tablo karamsar, ancak çaresiz değil. Bu gidişatı durdurabiliriz. Hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı var. Bunun yolu eşitlik, özgürlük , laiklik ve barış mücadelesinden geçiyor. Bizler Mersin Emek ve Demokrasi Platformu ile KESK Şubeler Platformu olarak tüm halkların eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir dünyayı kendi ellerimizle kurmanın yollarını açmak için, gidişattan rahatsız olan, geleceğe dair kaygıları bulunan herkesi omuz omuza ortak mücadeleye çağırıyoruz.

ÇAĞLAR: “ÜLKE YOKSULLAR VE ADALETE SUSAMIŞ İNSANLARLA DOLU”

Mersin Özgürlük İçin Hukukçular Derneği adına Özgür Çağlar: “Maalesef toplum olarak ülkemiz siyasal iktidarın yönetim krizinden barış ikliminden çok uzaktayız. İnsanların barış içerisinde yaşaması için bazı değerlerin yükseltilmesi gerekiyor. Özgürlük, demokrasi, eşitlik gibi değerler maalesef ülkemizde ayaklar altına alınmış durumda. Ülke yoksullar ve adalete susamış insanlarla dolu. Her ne kadar bugün itibariyle barışa uzak bir durumda olsak da şunu söylemek gerekiyor: Zalimin olduğu her yerde  doğruyu söyleyen de vardır. Bundan 5 gün önce yitirdiğimiz meslektaşımız Ebru Timtik’in taleplerine sahip çıkarak kendisini de anıyoruz. Tüm halkların 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyorum.”

GÖKSOY: “DEMOKRASİ VE BARIŞIN OLMADIĞI YERDE İSTİKRAR OLMAZ”

DİSK/Genel İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy: Savaşların ölüm, yoksulluk, yıkım getirdiğini biliyoruz. Bu savaşların bedeli de işçilerin, emekçilerin vergileri üzerinden yaşatıldığını da biliyoruz. Yetmiyor, yeni vergilerle ağır faturaların yine işçi ve emekçilere çıkarıldığını da biliyoruz. Tüm bunların dışında şunu d biliyoruz ki; Demokrasi ve barışın olmadığı bir yerde istikrar olmaz. İstikrarın olmadığı bir yerde de huzur olmaz. Bunun için biz işçi ve emekçiler olarak savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz. İnadına barış, inadına özgürlük diyoruz.

ANTMEN: “TÜRKİYE’DE BARIŞI SAVUNMAK BİR KAHRAMANLIK HALİNE GELDİ”

Mersin Tabip Odası Başkanı Mehmet Antmen: 1 Eylül’ün 2. Dünya Savaşı ile doğrudan ilişkisi var. 2. Dünya Savaşı’nda 52 milyon insan öldü. Bu ölümlerin 10 katı kadar insan da sakat kaldı, zarar gördü. Bu nedenle 2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla adlandırılmasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla savaşın ne denli bir ölüm ve yıkım getirdiğini anlayabiliyoruz.

Bundan yaklaşık 3 yıl önce ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ dediği için Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi gözaltına alınıp cezalandırıldı. Yani savaşa karşı barışı savunmak bu anlamda Türkiye’de bir cesaret, bir kahramanlık haline geldi. Oysaki en doğal şeydir, barışı istemek. Biz hem TTB hem de Tabip Odaları olarak bundan sonra barışı savunma cesaretini gösterme konusunda mutlaka ve mutlaka daha fazla mücadele edeceğiz.

ÖZKAN: “DOĞA KATLİAMLARINA KARŞI DURARAK HALKLAR ARASINDA BARIŞI SAVUNACAĞIZ”

Mersin Nükleer Platform Karşıtı adına Aycan Özkan: Ülkemizin ve dünyanın bugün hiç olmadığı kadar daha çok barışa ihtiyacı var. Ve ne yazık ki hiçbir zaman olmadığı kadar barıştan uzağız. Neoliberal kapitalizmin yönetimi olan Neo faşizm kadına, çocuğa, emeğe, yaşama, kendinden olmayan her şeye düşman. İşte Akkuyu’da inşası süren nükleer santral, işte Sinop. İşte yanı başımızda yapılamak istenen ve büyük tehlikeler vaat eden polipropilen tesisi. İşte Hasankeyf. İşte Kaz Dağları, Salva Gölü ve yüzlercesi… Rant uğruna doğanın dengesini bozdular. Pandeminin faturasını halka kestiler. Bizler nükleere hayır diyerek, çevre ve doğa katliamına karşı durarak halklar arasında barışı kuracağız. Yaşasın 1 Eylül Dünya Barış Günü.

ŞÖFER: BARIŞIN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ BİR DÜNYA İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ”

HDP Mersin İl Eşbaşkanı Gülbahar Şöfer: Bugün 1 Eylül’ü maalesef savaşların gölgesinde kutluyoruz. Tüm dünyada kalıcı bir barışın sağlanması temennimiz var. Ülkemizde artık demokratik siyaset kanallarının açılması, çok kimlikli ve kültürlü, çok inançlı farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü, barışın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü, kadınların savaşların gölgesinde kalmadığı bir dünya için mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz kadınlar savaşa karşı barışta ısrar edeceğiz. Çünkü biz kadınlar yok sayılmanın, ötekileştirilmenin ne anlama geldiğini kendi yaşamlarımızdan çok iyi biliyoruz. Tüm halklarımızın 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyoruz.

SÜRMELİ: “BU ÜLKEDE FAŞİZMİ KURDURTMAYACAĞIZ”

Toplumsal Özgürlük Partisi Mersin İl Örgütü adına Şilan Sürmeli: Partimiz adına öncelikle şunu belirtmek isterim. Saldırıya uğrayan Barış Atay’ın yanındayız. Demokrasi, eşitlik ve barış mücadelesi veren bir milletvekilimizin darp edilmesi bu ülkenin aslında nasıl bir gidişata girdiğinin de göstergesi. Ama şunu çok iyi biliyoruz: Biz bu ülkede faşizmi kurdurtmayacağız. Biz bu ülkede barışı inşa edene kadar, mücadele etmeye devam edeceğiz.

TİP MERSİN: “ONLAR SAVAŞ DEDİKÇE, BİZ İNADINA BARIŞ DİYECEĞİZ”

Türkiye İşçi Partisi Mersin İl Örgütü adına yapılan açıklamada: Tecavüzcü Musa Orhan’ı önce hiçbir yaptırım uygulamayıp sonra sosyal medya baskısı sayesinde bir hafta tutuklayıp salıverdiler. İçişleri Bakanlığı tarafından tecavüzcülerin korunduğunu söyleyen Barış Atay, Süleyman soylu tarafından hedef gösterilmiş, üzerinden bir gün bile geçmeden organize bir şekilde saldırıya uğramıştır. Barış Atay yalnız değildir. Bu mafyavari saldırı sadece TİP’e karşı yapılmış bir saldırı değildir. Saray rejiminin oluşturmuş olduğu yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe, kadın cinayetlerine karşı sesini çıkartan, haksızlığa dur diyen toplumsal muhalefete yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırılar boşunadır. Devrimcileri susturamayacaksınız. Onlar savaş dedikçe, biz inadına barış diyeceğiz. Bu karanlığı birlikte dağıtacağız.

KARAHAN: “BARIŞ MÜCADELE VE YENİYİ İNŞA ETMEKLE TESİS EDİLEBİLİR”

Mersin Halkevi adına Ali Deniz Karahan:Öncelikle faşizmin karşısında Barış Atay’ın yanındayız. Barış, neoliberal saldırganlığın tüm canlı yaşamını yok etmekle karşı karşıya bıraktığı bu çağda bir anlaşma ya da uzlaşma olmaktan çıkmıştır. Barış, bugün pandemiye antidemokratik politikaların kalkanı yapmaya çalışanlara, emeği ile geçinenleri üretim alanlarında tutarak salgınla mücadelenin en ön cephesine itenlere, erkek egemen akıl ve her türlü gerici kuşatma ile İstanbul Sözleşmesi’ni ortadan kaldırmak isteyenlere, halkın iradesiyle seçilmiş belediyelere kayyum atamaktan başka bir basireti olmayanlara karşı mücadele ve yeniyi inşa etmekle tesis edilebilir. 2021 Eylül’ünü faşizmi baskıya, savaş politikalarını karanlığa ve salgın sürecini sermaye lehine işletenlerin varlığına rağmen yükselen umudumuzla selamlıyoruz.

Yapılan açıklamaların ardından alkışlar eşliğinde denize karanfiller bırakılarak, etkinlik sonlandırıldı.

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir