CHP Mersin Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Ali Mahir Başarır, 700. haftalarında her zamanki buluşma yerleri olan Galatasaray Lisesi önünde oturan Cumartesi Annelerine, Beyoğlu Kaymakamı’nın emriyle müdahale eden polisin, Cumartesi Anneleri ’ne desteğe gelenleri ve kayıp yakınlarını darp edip, yerlerde sürüklemesini ve gözaltılara direnenlere de plastik mermi ve biber gazı ile müdahale etmesini meclis gündemine taşıdı.
Başarır, gözaltındaki ve hapishanelerdeki kayıpların, neden ve nasıl olduğunun, arkasındaki karanlık ilişkilerin ve yasadışı güçlerin araştırılması, faillerinin ve sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanmasını sağlamak amacı ile Meclis Araştırma komisyonu kurulmasını talep etti.
Başarır2ın verdiği önerge aşağıda ki gibidir:
“Ne yazık ki yakın geçmişimiz, gözaltındaki kayıplarla, işkencelerde ölümlerle ve faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerle anılmaktadır. Sayıları çok fazla olan yurttaşımız, gözaltına alındıktan sonra yok olmuşlar, adeta ortadan kaybolmuşlardır. Gözaltındayken kaybolanların kimisinin daha sonra cesetleri, kimsesizler mezarlığında bulunmuş, kimisinin ise cesedi dahi bulunamamıştır. Devlet, gözaltındayken kaybolanları bir türlü bulamamış, gözaltındaki kayıpların nedenlerini ve sırrını açıklamamış, siyasi cinayetlerin faillerini bulmamıştır. Devlet, gözaltındayken kaybolan yakınlarını, yıllardır her Cumartesi günü Galatasaray meydanında arayan Cumartesi annelerinin acılarını, dertlerini anlamamış, onların taleplerini her seferinde cop, biber gazı ve şiddetle cevap verme yoluna gitmiştir.
Yine en son 700. haftalarında her zamanki buluşma yerleri olan Galatasaray Lisesi önünde oturan Cumartesi Annelerini, Beyoğlu Kaymakamı’nın emriyle gösteriyi dağıtmak isteyen polis, Cumartesi Anneleri ’ne desteğe gelenleri ve kayıp yakınlarını darp edip, yerlerde sürüklemiştir. Polis, gözaltılara direnenlere de plastik mermi ve biber gazı ile müdahale etmiştir.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Cumartesi Anneleri için çirkince bir yakıştırma yapıp “..terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar, savunuyorlar, hiçbir şey yapamıyorsa eylemlerine sessiz ve tepkisiz kalıyorlar…” demiştir. Cumartesi Anneleri sadece haklı olarak kaybolan evlatlarının, yakınlarının nerede olduğu sormaktadır. Cumartesi Anneleri bu zamana kadar yaptıkları eylemlerde bundan başka talepleri olmadığı gibi kimseye de zararları olmamıştır.
Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, hukuk devleti olarak tanımlanmıştır. Hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, yönetenlerin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabii olduğu, böylelikle bireylere hukuk güvenliğinin sağlandığı devlettir. Hukuk Devleti, hukukun üstünlüğü temeline dayanan, hiçbir organ ya da kişinin, hukukun üstünde olmadığı devlettir. Hukuk Devletinde; devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliği vardır. Hukuk Devletinde; yönetenlerin kurallara uymama, keyfi davranma özgürlüğü yoktur. Hukuk devletinde yakalanıp gözaltına alınan, tutuklanan, hüküm giyen kişiler, devletin koruması altındadır. Devlet, kendi koruması altındaki kişilerin can güvenliğinin sağlanmamasından sorumludur.
Gözaltındayken kaybolanların yakınları; “ Cumartesi anneleri “ adıyla 27 Mayıs 1995 tarihinden bu güne kadar her Cumartesi günü Galatasaray Meydanında toplanarak gözaltında kaybolan yakınlarını aramaktadırlar.
“Cumartesi Anneleri” hareketini, başlatan olay; Hasan Ocak’ın, gözaltında kaybolmasıdır. Gözaltındayken kaybolan Hasan Ocak’ın cesedi, işkence edilerek öldürülmüş halde kimsesizler mezarlığında bulunmuştur. Hasan Ocak’ın aile bireyleriyle birlikte küçük bir grup “Cumartesi Anneleri” adıyla Galatasaray meydanında toplanmışlardır. Zaman geçtikçe başkaların katılımı ile sayıları binleri bulmuştur.
Cumartesi Annelerinin, oturma eylemleri, “terörizme destek” olarak gösterilmiştir. Devletin sert müdahaleleri ve dayanılmaz hale gelen polis şiddeti sonucu bu kişiler,13 Mart 1999 yılında yakınlarını aramaya ara vermek zorunda kalmışlar, AİHM’nin kararlarından sonra 31 Ocak 2009 tarihinden itibaren yakınlarını yeniden aramaya başlamışlardır.
Cumartesi Anneleri, “Gözaltında bir daha kayıplar, ölümler olmasın” diye 700 haftadır sıcak, soğuk, yaz, kış, yağmur, kar, buz demeden maruz kaldıkları cop, biber gazı, şiddete aldırmadan her Cumartesi o meydandalar. Bu kişiler, sadece devletten yakınlarının ne olduğunu açıklamasını ve faillerinin yargılanmasını istiyor. Devletin koruması altında bulunan kişilerin kaybolmasının sorumlusu kimdir?
Türkiye’nin adını kirleten geçmişteki hukuk devletinde olmaması gereken ve Türkiye’nin adını kirleten geçmişindeki bu gözaltı kayıpları, işkencede ölümler ve faili meçhul bırakılan cinayetler gibi kötü olayların bir daha olmaması için geçmişimizi kirletenlerin açığa çıkarılması gerekir.
Karanlıklara ışık tutarak aydınlatacak ışık kaynağı, T.B.M.M’dir. Gözaltındaki ve hapishanelerdeki kayıpları, ölümleri ve faili meçhul bırakılan siyasi cinayetleri araştırmak, sorumlularını bulmak, yargılamak; Demokratik Hukuk devletinin tarihsel görevi olup, demokrasinin gelişmesi ve hukuk devletinin güçlenmesinin ilk koşuludur.
Bu nedenle “insanlarımız, bir daha gözaltında ölmesin, gözaltında bir daha kaybolmasın “ diye gözaltındaki ve hapishanelerdeki kayıpların, neden ve nasıl olduğunun, arkasındaki karanlık ilişkilerin ve yasadışı güçlerin araştırılması, faillerinin ve sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanmasını sağlamak için; yakın tarihimizdeki karanlıkları aydınlatmak ve çocuklarımıza, torunlarımıza; insanlarının, gözaltında kaybolmadığı, suç işleyen kişilerinin cezasının bağımsız yargı tarafından verildiği, yurttaşlarının demokrasiye ve hukuka bağlı olduğu bir Türkiye bırakmak için, Anayasanın 98. maddesi ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırma komisyonu kurulmasını saygıyla arz ve talep ederiz”