Şükür dedim, ne dedim, oh dedim; kabusmuş: Filmi geri saranlar, ikna odaları, El Muhaberat… Selimiye Kışlası, asit kuyuları, bütün yutulan çocuklar … Tutuklanan yok, ihraç yok!
Oh dedim; kabusmuş: Allah’la kul arasındaki komisyoncular, hırsızlar, arsızlar, sur dibinde sıra dışı her gün… Tecavüze uğrayanlar, sürgün edilenler, zulüm —yiğidin kamçısı…
Şükür dedim; kabusmuş: Ortadoğu bataklığı, silah tüccarları, Ahmaklığın Kitabı. Kimse ölmemiş, giden yok, şükür! Hapı yutmadık, zarlar hileli değil, dünya normal seyrinde dönüyor.
Oh dedim; kabusmuş: Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan dışarıda! Şükür dedim; kötü yola düşmemiş, vicdan ve merhamet! İyi yoldayız; sevimli bir kıyı kasabasına taşınacakların sayısında artış yok!
Şükür dedim; kabusmuş: Fikirler rahatça söyleniyormuş, hak ihlallerine sıfır tolerans! Tarihin çöp sepetine atıldı, kötü muamele ve işkence! Şükür dedim: Canımız yürekli yöneticilerin elinde!
Kabusmuş, oh dedim: Kimse tekmelenmemiş, açlıkla terbiye edilen yok —Huzur, en uzun boylu olanımız! Mallar yağmalanmamış, kitaplar yok satmış, bolluk bereket buradan Fizan’a!
Oh dedim: Korkmuyoruz. Tasamız yok, patates soymaktan gayrı. Leonard Cohen dinliyoruz, dans ediyoruz, güzel bir mektup yazmamız an meselesi.
Kalkıp yüzümü yıkadım, gök aynı gök. Kahve içtim, sokağa çıktım, değişen bir şey yok! Binalar olduğu yerde, kentler, kasabalar! Günah işleyen yok, acze düşen, kavga eden! Trafik derdi, aş derdi…
Kalkıp —kendime baktım, değişen bir şey yok! Şükür dedim, ne dedim: Kabusmuş dedim!
&
Diktatör, seri katil, psikopat sayısında ciddi bir artış olurdu; —Azize Teresa’dan en az 10, İsa’dan 45— yazmak diye bir şey olmasaydı¿
Peki ya yazmayanlar: Ahlak dersi verenlerle, bir inanca ruhuna giydirenleri yönetici yapan; ülkeyi —devasa bir kliniğe çevirir.
Alıntılayarak, ne demişti, Cioran: “Bir inanç için acı çekmiş olanlardan daha tehlikeli varlık yoktur.”
Sigarayı bırakanlara dikkat edin; sağlıklı olmanın krallığında ön safları tutarlar. Ruhunu kırbaçlayanlardır; tapınaklara en yakın oturanlar.