Siyasetten, hep birlikte bunaldığımızın farkındayım.
Biraz nefes almaya ne dersiniz?
Hadi başlayalım.
Biliyorsunuzdur…
İskoçlular, cimrilikleri ile meşhurdurlar. Dünya onları cimrilikleri ile tanır, cimrilikleri ile bilir.
İskoçlunun biri, tripleks evin damın çatısına çıkmış, bozulan televizyon anteninin ayarını yapmaya çalışırken, birden ayağı kayınca, çatıdan paraşütsüz, hızla zemine doğru süzülürken, mutfak penceresinin önünden düşerken, mutfakta akşam yemeği yapmaya hazırlanan eşine seslenmiş:
–Hanım yemeği tek kişilik yap, akşama ben yokum!
Evet, bir ani baskın seçiminden sonra bu yazımın seçimden bir gün öncesi yazıldığı ve seçimden sonraki ilk Çarşamba veya Perşembe günü yayımlanacağını hatırlatmak isterim.
Bu nedenle, Pazar günü yapılan seçimlerle ilgili yorum ve değerlendirme içeren bir yazı yazmam olanaksızdır.
Umarın seçmen, İskoçlar gibi oy kullanırken, seçim aritmetiğini dikkate almadan anahtar partiye oy vermekte oylarda cimrilik yapmamışsımızdır.
Umarım, seçim tablosu bizim arzuladığımız şekilde şekillenmiştir.
Madem fıkrayla başladık, İsterseniz gelin biraz siyasi fıkralarla devam edelim yazımıza…
1970 ve 1980 yıllar Türkiye’ si…
Ardı ardına sıra gelen ekonomik-sosyal sıkışmışlık ve tıkanmışlık.
Bu kaosu çözmenin, aşmanın yolunun bol bol seçim kararı almakla mümkün kılınacağını zanneden siyasi parti liderlerin, bu seçim kararları bıkkınlığın son safhaya gelip, kronikleştiği zamanlardı. Kulaktan kulağa fısıldanan bu fıkra…
Dedik ya, fıkra bu…
‘Lira’mız da bolca sıfırın olduğu yıllar…Bir ülkenin sekiz siyasi parti lideri aynı uçakta birlikte yolculuk yaptıkları sırada, liderlerden biri cebinden çıkardığı (eski parayla) bir milyon lirayı uçağın penceresinden hava olsun diye aşağıya bırakır. Diğer liderler şaşkınlıkla: “Hayırdır niye attın?” diye sorunca, bizimki havalı havalı cevap verir: “Bunu bulan bir fakir sevinsin diye”. Aradan birkaç dakika geçer… Bu kez liderlerden bir diğeri geri kalmamak için cebinden çıkardığı iki adet birer milyonu aşağıya bırakır. Diğer liderler şaşkınlıkla: hayırdır, siz niye iki adet parayı aşağıya bıraktın, diye sorunca: “bunu gören iki fakir sevinsin” diye cevaplandırır. Derken akabinde, üçüncü lider 3 adet toplamda üç milyonu; bunu gören üç fakir sevinsin… dördüncü lider, 4 adet dört milyonu 4 gariban görüp sevinsin… aynı maksatla 5.,6.,7.lider derken 8.lider cebinden çıkardığı 8 adet birer milyonluğu uçaktan aşağıya bırakır. Onunda gerekçesi aynı: “buna gören sekiz fakir sevinsin” der. Bunları izleyen kaptan pilot bu duruma dayanamaz. Sekizini de paketlediği gibi alıp uçağın kapısından aşağıya boşluğu bırakır ve arkalarından şöyle seslenir: ” sizleri de gören seksen milyon insan sevinsin!
Bir başka fıkrada şöyle…
Ünlü yazarlar sohbet ediyorlardı. Biri diğerine sordu: – Kuduz olsaydınız ne yapardınız?
Yazar cevap verdi: Isırılacakların listesini yapardım.
Diğeri yine sordu: Peki kimleri ısırırdınız?
Yazar: Tabii ki politikacıları.
Gelin bu haftaki yazımızı Türkiye siyasetinden uzak, iki güzel şiirle bitirelim.
İlki, Şili’ li şair Paplo Neruda’ dan seçtik sizler için.
“Halkım ben/hani şu sayılamayan/hani şu çok halk/Soluğumun öyle bir gücü var ki sessizliği deler geçerim/ dinlemem/filiz verir/boy atarım/zifiri karanlık demem/Zulüm, acı, ölüm, şu bu/bir anda gizlerse de tohumu/ölmüş gibi görünürse de halk/döner gelir elbet bir gün nisan ayı/kavuşur baharına toprak/kızgın eller dağıtır atar ağır havayı/Ölümün içinden yeşerir yaşamak”
Son olarak: Doğu Alman’ların büyük şairi Bertolt Brecht’ in muhteşem şiiriyle hoşça kalın.
“İyilik neye yarar/Öldürülürse iyiler çarçabuk//ya da iyilik görenler/Özgürlük neye yarar/yaşarsa bir arada özgürlerle tutsaklar/ Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese/akıl neye yarar/İyi insan olacağınıza/ öyle bir yere götürün ki dünyayı/iyilik beklenmesin/Özgür insan olacağınıza/öyle bir yere götürün ki dünyayı/kavuşsun özgürlüğe herkes/özgürlük sevgisi geçersiz olsun!/Akıllı insan olacağınıza/öyle bir yere götürün ki dünyayı/akılsızlık zararlı olsun!”