Ne diyor ulusalcı, CHP, Vatan Partisi, MHP, İYİ Parti ve bilumum milliyetçi ideologu meslektaşlarımız, hocalarımız – bilerek ve isteyerek sadece bu yazı için hepsini aynı torbaya doldurdum: “Eşit vatandaşlık, bireyler arasında eşitlik, yurttaşların eşitliği demek değildir. Bu taleple istenen, etnik toplulukların anayasada kimlik olarak tanınması, etnik anadillerin ulusal ve bölgesel resmi dil haline gelmesi, tüm devlet ve toplum hizmetlerinde çok -resmi dil olması, seçimlerde parlamentonun ve belediye meclislerinin etnik topluluk kotaları temelinde oluşturulmasıdır.”
Peki “yurttaşların eşitliği” nedir?
Onu Anayasa’dan okuyoruz: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir”
Çok güzel. Peki yüz binlerce ihraç kamu görevlisi. Bunların içinde sizlerin yetiştirdiği öğrenciler, akademisyenler var. Yurttaşlık hukuku bunlara uygulanmıyor. Şimdi ne diyorsunuz?
Ama onlar FETÖ/PDY/PKK/HDP/PYD/Kürt/Arap/Ermeni/Alevi/Ateist/Sosyalist/Komünist/Anarşist ….tutmadıysa üyedir…mensuptur, irtibatlıdır, iltisaklıdır….selamlaşmıştır… çay içmişlerdir…iki lafın belini kırmışlardır….
Suç işlediklerine dair mevcut ulusal hukuk içinde yargılandılar mı? Hiç delil var mı? Savunma haklarını kullandılar mı? Hangi hukuk içindeler? İşledikleri bir suç varsa cezalarını hangi hukuk ile verdiniz? Neden çoğu ortada bir suç şüphesi bile yokken yurttaşlık haklarından mahrum bırakıldılar. Sadece partizan bir idari amirin kendi paçasını kurtarma hesapları içinde yaptığı bir işlemle ya da barış dedi diye ya da sendikal örgütlenmenin içinde yer aldıkları için fiilen yurttaşlıktan çıkarılan bu insanların kendi yurtlarında yaşama, barınma, çalışma hakları ellerinden alındı. Birikmiş üretimleri, maddi ve manevi birikimleri, dostlukları, çocuklarının geleceği yağmalandı. Bari bırakın da başka yurt arasınlar. Neden pasaportlarına el koydunuz. Dışarıda kalanların ailesi, eşi dostu, malı mülkü burada. Bırakın gelip gitsinler, en azından hasta yakınlarını ziyaret edebilsinler.
Olmaz. Ağaç kökü yesinler. Gözlerimizin önünde çürüsünler. Kanser olsunlar. Konu komşunun şiddetine maruz kalsınlar. Güvencesiz, merdiven altı işlerde düşük ücretle kaçak olarak çalışsınlar. Asimile eden, dilinizi, dininizi, geleceğinizi büyük ideallerle dönüştüren, bir ulus olduğunuzu iddia edenlerin, tek gücünün şiddet ve kaba kuvvet olduğunu anladığınızda iş işten çoktan geçmiş oluyor. İhraçların özel hayatın gizliliği, mahremiyet, kişisel verilerin korunması gibi bütün hukuki koruma mekanizmalarının dışında tutulması, adlarının devletin Resmi Gazetesi’ne işlenerek devletin resmi tarihine kazınması gerçekleşti madem, ben de biraz daha şeffaflaşarak özel hayatımın derinliklerini biraz daha açayım.
İki kuşak önceden asimile edilmiş Arap Alevi bir ailenin çocuğu olarak ailemin yüz yıl öncesine dair devletin resmi kayıtlarında ulaşabildiğim bir bilgi bulamadım. Nine ve dedelerimle kurduğum ilişki yüz kelimeden öteye gidemediği için sözel tarihimiz de uçmuş kaybolmuş. Daha sınırlar çizilmezken yaşadığımız bölgede doğruluğu çok şüpheli bir göçmen tarım işçisi hikayesi oluşturulup bu hikaye kötüye kullanılarak asla bu toprakların yerlisi olamadığımız iddiası ile ötekiler arasına yazılmışız. Cumhuriyet kurulduğunda bile isteye, kendi oyu ile seçim yapan bir halk için koca bürokratların valilerin, kaymakamların ağzından “arkadan vurma” korkusu yaratılmış. Uzun yıllar adli, idari ve askeri bürokrasi içinde yer alamadığımız için bütün okumuş yazmışlarımız sadece doktor veya mühendis olmuş. Birkaç dini ritüel, düğün ve cenaze dışında kendi insanı ile arasında ortak dil, bağ, dayanışma kalmamış bir toplumuz. Siyasi haklarını kullanma, birkaç yerel seçimde bir iki aday gösterme gibi fantezileri olan dostlarımız vardır, saygı duyarım.
Hiçbir zaman eşit yurttaş olmadığımız gibi bu saatten sonra kimlik olarak tanımanız da bir işimize yaramaz merak etmeyin. Siz bir an önce bizim pasaportları verin.