Heeyt be! Ne de güzel isim şu “Çocuk bayramı”
Beni 23 Nisan kutlamalarına kattıkları o ilk günü hatırlarım.
O günden bu yana epey manasız gelmiştir bana.
Öğretmenlerimiz tek tek seçerdi bizleri.
Bayram dedikleri gün öncesi, bizlere provalar yaptırırlardı.
”Uygun adım marş! Sağ, sol, sağ, sol, sağ, sol… Kıt’a dur!”
Bu şekilde provalar bir hafta sürerdi.
Bizleri kentin stadyumuna götürür, saatlerce bir yürüme izni alana dek olduğumuz yerde ayakta bekletirlerdi.
Trampetler çalar, yarışmalar düzenlenir, kentin büyük büyük isim verilmiş insanları kıs kıs güler, “Aferin madalyaları” taktıktan sonra ”Bayramınız kutlu olsun!” deyip, geçip giderlerdi.
”Alın size 23 Nisan!” der, evlerimize gönderirlerdi.
Onlar neşe dolardı, biz neye uğradığımıza şaşardık.
Dahası da var.
Siz kalkın ayakkabıları yırtık, önlükleri yamalı, pantolonları pörsümüş çocukları alın ve ”Bayramınız kutlu olsun” gülücükleri saçın yüzlerine.
Sonrasında o bayram çocuklara kutlu olsun ve neşe dolsun çocuklar.
İnanan var mı bu şekilde kutlu olacağından?
Varsa daha da anlatayım.
Okuyamayan çocuklar var, öldürülmüş çocuklar var, çalışmak zorunda kalan çocuklar var…
Hadi bakalım, bir çıkın da vicdanınız yetiyorsa öldürülmüş bir çocuğun neden öldürüldüğünü sorgulayın.
İşte o zaman yaşar 23 Nisan.
Hadi bakalım, bir çıkın da samimiyetiniz yetiyorsa okuyamayan çocukları okutun.
İşte o zaman yaşar 23 Nisan.
Hadi bakalım, bir çıkın da gerçekliğiniz yetiyorsa çocukları çalışmaktan kurtarmak için imkanlar yaratın.
İşte o zaman yaşar 23 Nisan.
Çöp konteynırlarından kağıt toplarken buldukları kırık oyuncaklarla oyun oynamak yerine, oyunlara doyurulmalı çocuklar.
Yarın bir gün ”Yaşasın 23 Nisan” dendiğinde benim gibi şakır şakır gülmesinler diye bu çocuklar, şanına yakışır bir şekilde kutlayacaksanız bayramı, önce kaç çocuğumuz kaldı bir bakın!
Ne olur 23 Nisan’a güldürtmeyin şu çocukları tanrı aşkına!
Hadi bakalım!