DEDİKODU ÜZERİNE

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala


Bu yazıya kısa bir öyküyle başlayacağım. Gerçek ve yazılmaya devam etmekte olan bir yaşam öyküsü. Bir gün kız öğrencilerimden biri hıçkıra hıçkıra ağlayarak odama daldı birden. “Hocam, hocam…” diyor gerisini getiremiyordu, ağlama krizi konuşmasını engelliyordu. Yanına doğru yöneldim. Kolundan tutup sandalyeye oturttum. Yüzü kollara ayrılmış coşkunca akan bir ırmak gibiydi. Gözyaşları yatağından taşmış yüzünün her yanına dağılmıştı. Peçete uzattım. Karşısına oturup sabırla bekledim. Sessizce. Biraz sonra güç bela olan biteni anlatmaya çabaladı. “Hayatım kaydı hocam. Bittim ben.” Birkaç kere tekrar etti. Nereden başlayacağını bilemiyordu. Sonra “bir arkadaşım ifşa ve dedikodu amaçlı oluşturulmuş bir sosyal medya hesabına benim biriyle sevgili olduğumu ve bir süredir aşk hayatı yaşadığımı yazmış. Vallahi yalan hocam öyle bir şey yok. Sözü edilen kişi sadece samimi bir sınıf arkadaşım ve birlikte ders çalışmaktan öte bir bağımız yok. Bu paylaşımı gören amcamın oğlu da kalkmış bunu babasına anlatmış. Amcam da beklemeden haberi üzerine katarak babama ulaştırmış. Babam aradı hocam. Köpürüyordu ve ağza alınmayacak bir sürü şey söyledi. Seni almaya geliyorum dedi sinirle ve telefonu yüzüme kapattı. Beni dinlemedi bile. Beni dövecek ve bir daha okula göndermeyecek biliyorum. Ne olur bir şey yapın hocam, ben üniversite okumak istiyorum, hemşire olmak istiyorum ben.” dedi. Neden ama neden? Olası bir dram yaşanabilirdi. Amacım hikaye yazmak değil, o yüzden özetle olayın sonrasını aktarayım. Kızın babası kısa bir süre içerisinde geldi. Burnundan soluyordu. Odada ben olmasam ne olabileceğini tahmin bile etmek istemiyorum. Sakinleştirmeye çalıştım. Zorla bir beş dakika rica ettim. İlk tepki yıkıcıdır. En azından onu engellemekti niyetim. Bir çay söyledim, bir çay daha. Öğrenciyi arkadaşlarına teslim edip babasıyla baş başa kaldım. Kızın babası tepkisini, kızgınlığını, hayal kırıklığını dile getirmeye başlayınca biraz sonra bir şeyler söyleyebileceğime ve sakinleşeceğine yönelik umudum arttı. Bölmeyerek adamı dinledim. Anlattıkça hiddeti azalmıştı. Anlattım, izah ettim, ikna ettim. Önce öğrencimin okuldan alınmasını, sonra fiziksel şiddete maruz kalmasını engelledim. Yine de ondan sonrası hiç eskisi gibi olmadı. Hep kuşkuyla baktığı kızına nefes aldırmıyor sürekli peşine birilerini takıyordu. Öğrenci mezun oldu, sadece ailenin yaşadığı şehirde okuması için izin çıkmıştı. Hemşireliği ikinci senesinde kazandı. Başarıyla bitirdi okulunu, ama hayatı hala bu dedikodunun etkisiyle baskı altında. Bu sefer il dışında çalışmasına müsaade edilmiyordu. Bundan dolayı da hala var olma mücadelesine devam ediyor.


Dedikodu kültürünün empoze edildiği ve pekiştirildiği toplumumuzda dedikodu artık sosyal medya yoluyla daha hızlı şekilde yayılmaktadır. Sosyal medya hesaplarında kimliklerini gizli tutan zorbalar ‘… ifşa’ ismiyle oluşturulmuş hesaplarda birilerinin özel yaşamlarını gerçek ya da yalan teşhir etme yarışına girmişler. Gizlice çekilip yayınlanan fotoğraflar ya da ifşa edilen sırlar yüzünden birçok öğrencinin canı yanmakta ve psikolojik zararlar dışında, bazı öğrencilerin eğitim hayatı da maalesef sonlanmaktadır. Bundan dolayı intihar eden insanların olduğunu medyadan öğrenebiliyoruz. Dedikodu kültürü maalesef ergenlerle ya da eğitim seviyesi düşük insanlarda değil, üniversite bitirmiş yetişkin insanlarda da oldukça yaygındır. Gazetelerdeki magazin sayfaları ve televizyonlarda neredeyse her kanalda bu ihtiyacı doyuracak ‘Biri Bizi Gözetliyor’ konseptinde en az bir programın yayın hayatına devam etmesi, neredeyse dedikoduyu şirinleştirip normalleştirecek bir algıyı inşa etmektedir yıllardan beri. Başarılı da olunmuştur.


Peki nedir dedikodu? Dedikodunun temel psikolojik dinamikleri nelerdir? İnsanı zarar verme pahasına başkalarının öznel yaşam alanı hakkında konuşmaya iten sebepler nelerdir? Dedikodu genel olarak başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında insanların birbirlerine bilgi aktarmak suretiyle yaptıkları konuşmalardır. Fakat doğası gereği olay genelde kişisel yorum, çarpıtma, abartma ve yanlış aktarımlar nedeniyle gerçekliğini yitirmekte ve olanla aktarılan arasında gittikçe artacak şekilde farklılaşmalar olmaktadır. Başkalarına ait doğru olmayan ve kişiye zarar verecek bilgileri yaymak iftira olmakla birlikte, olumlu şeyleri paylaşmak dedikoduya girmez. Bazı görüşler dedikodunun varlığının dilin otaya çıkmasıyla birlikte başladığını kabul eder. İlkel zamanlardan itibaren dedikodunun insanların aralarındaki bağı güçlendirme güdüsüyle yapıldığı düşünülmektedir. Dedikodu sayesinde insanlar ötekileştirme ve güç duruma düşürme yoluyla aralarında istemedikleri kişileri izole etmek amacıyla yapılmaktadır. Bu yönüyle dedikodu bireyin sürüye kabulünü sağlamaktadır. Gelişimsel psikolog Robin Dunbar dedikodunun insanlar arasındaki etkisini, kişisel bakımı bir sosyalleşme aracı olarak kullanan şempanzelerin davranışlarına benzetir.


Psikanalitik açıdan dedikodu bir savunma mekanizması olarak kabul edilmektedir. Savunma mekanizmaları zorlanan ve baskı altında kalan egomuzun yangın söndürme tüpleridir. Bu yönüyle dedikodu yansıtma ya da yer-yön değiştirme savunma mekanizmalarına örnek olarak verilmektedir. Bir kişi egosuna iyi gelmeyen ama bazı açılardan kendisinden güçlü olan ve bu yüzden doğrudan içinde beslediği şiddeti yöneltemediği bir kişiye zarar vermek amacıyla dedikodu yapıyorsa bu durum yer-yön değiştirme savunma mekanizmasına örnek olur. Bu şekilde ilgili kişi hakkında dedikodu yapmak suretiyle onu zor duruma düşürüp içindeki kini ve saldırganlığı doyurmaktadır. Böylece bu şekilde de kendisine en ufak bir zarar gelmeden zaferler elde etmek suretiyle tatmin olmaktadır. Bir başka yönüyle dedikodu insanın kendisinde var olan ve bundan dolayı kendisini kötü hissettiren bir davranışı başkalarında görme eğilimi olarak ortaya çıktığında ise yansıtma şeklinde işlev görmektedir. Yani bir hırsız ne kadar kişide bu davranışı görürse o kadar rahatlar, çünkü artık kendisinin hırsızlık yapmasını da normalleştirmiş olacaktır.


Çukurova Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet ÜNAL verdiği bir demeçte dedikodu ile ilgili olarak şu saptamayı yapmıştır: “Ciddi işi, meşguliyeti olmayan ve iletişim alanı sınırlı kişilerin, başkalarının yaptıklarını kendi aralarında anlatarak paylaşmalarıdır…Dedikodu kişilerin içlerindeki boşluğun bir sonucu. Yaşama tutunmak için bir amacı olmayan ve hayatın basamaklarına sağlam basmak için tutarlı bir birikime sahip olmayan kişiler, hayatlarındaki bu boşluğu dedikoduyla gidermeye, hayata ve mutluluğa bu şekilde bağlamaya çalışır. Yani yaşadıkları sorunlardan ve kendilerine yetmeyen dar dünyalarından kaçmaya çalışan ‘sınırlı kişiler’ dedikodu yapar.” demiştir. Üretmeyen, kendine yönelik hedefleri olmayan, özsaygısı düşük, varoluşsal boşlukta yaşam denen evrende kontrolsüzce savrulup duran, kendi hayatının denetimini elinde bulunduramayan ve bu şekilde kendi bağımlı varoluşu ve yetersizliği altında yaşam trenini kaçıran bu ezik ruhlar, kendi sorunlarıyla baş edemediklerinden başkalarıyla daha çok meşgul olup hissettikleri aşağılık duygusunu gölgelemeye unutmaya çalışırlar. Bu insanlara başkalarıyla ilgili kişisel bilgilere sahip olmak güçlü hissettirir. Bu yönüyle de dedikoduya ‘sosyal sermaye’ gözüyle bakanlar da vardır. Çünkü dedikoduyu etraftaki insanlara karşı kullanabilecekleri bir silah gibi üretirler. Böylelikle dedikodu bizden iyi olanı aşağı çekmenin, kendimizi normalleştirmenin en ucuz yöntemi olmaktadır.


Sonuç olarak dedikodu yıkıcı etkilere sahiptir. Özellikle psikolojik sağlamlığı düşük ve naif insanların ruhlarında derin yaralar açabilir. Ölümcül olabilir, çokça olmuştur da. Sırf dedikodudan başka bir şey üretemeyen bu “üretme kabızları” nın gazlarını boşaltmak uğruna feda etmeyecekleri can yoktur. Ne mi yapmalı? Önce sende varsa kendini arındır, kendi yaşamına odaklan ve hedeflerine yoğunlaş. Kendi potansiyellerini gerçekleştirmeye çalış. Kişisel gelişimine odaklan. Bir kere paylaştığın bir bilginin artık senin denetiminden çıktığını ve kestirilemez olumsuz sonuçlar doğurabileceğini unutma. Kendini iyi hissetmek uğruna bir felakete yol açmama sorumluluğunu üzerine al. Dedikodu yapmıyorsan da etrafında sana dedikodu taşıyan insanlardan uzak dur, onu engelle, bu davranışını onu dinleyerek pekiştirme. Bil ki, sen de çıkarlarına hizmet etmediğinde her an başkasıyla paylaşacağı bir dedikodunun öznesi olabilirsin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir