Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün teşkilat ve görevleri hakkında kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı Tarım, Orman ve Köy işleri komisyonunda görüşülüyor.
Görüşülen kanun tasarısı ilk bakışta sadece DSİ genel müdürlüğünün görev ve yetkilerini belirlemek üzere teknik bir düzenleme gibi görülse de komisyona gelen tasarıyı incelediğimizde;
Arazi toplulaştırma yol ve yöntemleri, Daha önce sulama birlikleri tarafından yürütülen tarımsal üretimdeki sulama suyu tesislerinin işletme devri, Orman içine ocak ve yer altı depolama alanı açılması ve 29 yıllığına kiraya verilmesi gibi pek çok konuyu da içeriyor.
Görev ve yetki belirleme bahanesiyle yer altı ve üstü su kaynaklarının nasıl ve kimler tarafından yönetileceği ve kullanılacağını belirlemektedir.
Arazi toplulaştırmayı tarım reformu genel müdürlüğünden alarak DSİ’ye bırakan yasa tasarısı aynı zamanda arazi toplulaştırma işlerinde çalışan kamu personelini de tarım bakanlığında çalıştıkları ilgili bölümden alarak DSİ kadrosuna veriyor. Sendikalı olup toplu iş sözleşmesi kapsamında maaş alanlar bitene kadar devam ederler derken diğer işçileri ise bireysel iş sözleşmesine tabi olurlar diyerek yeni hak kayıplarını da doğuracak bir düzenleme mecliste komisyonda tartışılıyor.
Bakanlık kararı ile arazi toplulaştırma kararı almanın yanı sıra arazi toplulaştırma kararı olan bölgelerde tarımsal faaliyetin kısıtlanması, bu arazilerin mülkiyet ve satışına izin konularında da tüm yetki yine DSİ’ye bırakılıyor. Yani arazi toplulaştırma olan bölgede toplulaştırma süresi boyunca (kaç ay ya da yıl sürer bilinmez ama) tarımsal faaliyeti durdurabilecek, tarlaların satışını engelleyebilecek. Sizin o tarlanın mahsulüne ihtiyacınız varmış, yaşadığınız ekonomik sorunlar nedeniyle tarlanızı satacakmışsınız bunlar için ya yapamayacak ya da DSİ’den izin alarak yapabileceksiniz. Üstelik DSİ aracılığıyla yapılan bakanlığın arazi toplulaştırma kararı kamu yararı vardır deniliyor.
Tasarı tarımsal üretimde sulama suyu kullanan 1.5 milyon üretici köylüyü etkileyecek.
Eğer bu haliyle yasalaşırsa sulama suyu tesislerini hizmet alımı ya da işletme hakkı devri yoluyla tüzel kişilere devredilir diyerek özelleştirmenin önü açılıyor. Böylece yeraltı ve yer üstü sulama suları özelleştirilecek ve köylüler tarımsal üretimde kullandıkları su için şirketlere para ödeyecek.
Köylü ürettiği tarımsal ürün için su şirketinden ücretle su alacak, tarlasını sulayacak. Peki mevsim şartları kötü gitti, mahsul az oldu ya da ürün para etmedi ve köylü kullandığı suyun ücretini ödeyemedi o zaman ne olacak. Tasarıyı önerenler onu da düşünmüşler ve tasarıya su borcunu ödeyemeyen köylünün tarım desteklerine el konulması ve sulama suyuna mahsuben alacaklıya ödenmesi maddesini eklemişler. Yani köylüye verilecek tarım desteğine şirketin alacağına mahsuben el konulacak ve şirkete ödenecek.
Daha önce belediyelerin gelir kanununa dayanarak yeraltı suyunu ücretli hale getirmesini iptal eden anayasa mahkemesi kararında “yer altı suları için her hangi bir hizmet ihtiyacı olmadığı için ücretlendirilmesinin de uygun olmadığı” belirtilmesine rağmen bugün başta yer altı suları olmak üzere su ticarileştirilerek özelleştiriliyor. Yani su varlıklarımız şirketlerin malı haline getiriliyor.