Ek bütçe talebiyle bir araya gelen KESK Mersin Şubeler Platformu Bileşenleri, TÜİK’in rakamlarına yansımayan hayat pahalılığına karşı tüm kamu emekçilerini insanca yaşama yetecek bir gelir için mücadeleye çağırdı.
KESK Mersin Şubeler Platformu, ek bütçe talebiyle Özgür Çocuk Parkı’nda basın açıklaması düzenledi. Platform adına konuşan Dönem Sözcüsü Mustafa Özbay, “Sadece kamu emekçilerini değil, tüm dar gelirlileri, ücretli kesimleri, emeklileri, işsizleri, yoksulları ‘Emekten, halktan yana bir normalleşme için, bütçeden hakkımızı istiyoruz’ şiarıyla ortak mücadeleye çağırıyoruz” diye belirtti.
Haziran ayına ilişkin açıklanan resmi enflasyon verilerine dikkat çeken Mustafa Özbay, tüm dünyayı saran pandemi süreci ile artan hayat pahalılığının TÜİK enflasyon rakamlarına yansımadığını kaydetti. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Haziran ayı enflasyon verilerine göre enflasyonda aylık yüzde 1,13, altı aylık yüzde 5,75, yıllık ise yüzde 12,62 artış gerçekleştiğini söyleyen Özbay, “TÜİK pandemi sürecinde başta gıda fiyatlarında olmak üzere yaşanan astonomik artışları yine görmezden gelmiştir. Üstelik TÜİK’e göre Haziran ayında gıda enflasyonu yüzde 1,60 düşmüştür. TÜİK enflasyon rakamlarının açıklanmasının hemen ardından iktidara yakın medya her zaman olduğu gibi yine ‘Memura üç zam birden’, ‘en düşük memur maaşı şu kadar TL’ oldu türünden kamuoyunu yanıltıcı ‘müjde’ manşetleri atmaya başlamıştır. Oysa milyonlarca insan sokakta, pazarda, mutfakta karşılaştığı hayat pahalılığı ile TÜİK enflasyon verileri arasında uçurum olduğunu, TÜİK’in pandemi sürecinde yaşanan işsizliği bile hesap oyunları ile nasıl düşük gösterdiğini görmektedir” dedi.
Siyasal iktidarın siparişine göre rakam açıklar hale gelen TÜİK verilerine artık itibar eden kimsenin kalmadığını belirten Özbay, “Buna rağmen siyasal iktidarlar ‘işçiyi, memuru enflasyona ezdirmedik’ nutukları atarken, hedeflenen enflasyon rakamlarına imza atan yandaş sendika ve konfederasyon ise kendilerinin de inanmadığı ‘tarihi başarı’ hikayeleri uydurmaya devam etmektedir. Tek çözüm, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, devam eden olağanüstü koşullardan en çok etkilenen kesimleri, koruyucu sosyal devlet politikalarının hızlı bir şekilde hayata geçirilmesidir. Bunun da yolu 2020 yılı bütçesinin revize edilerek dar gelirli, yoksul, ücretli kesimlerin yurttaşlık haklarını koruyacak, gelirlerinin insanca bir yaşam seviyesine yükseltilmesini sağlayacak ek bir bütçe yapılmasından geçmektedir” diye belirtti.
Gerçek bir normalleşme için gerekli gördükleri talepleri aktaran Özbay, şu ifadeleri kullandı:
“• Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına ve özelleştirme soygununa son verilmesini,
- Bütçe hakkımız önündeki engellerin kaldırılmasını,
- Ülke kaynaklarının kullanılmasında herkese ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde bir kamu hizmeti sağlanmasına öncelik verilmesini,
- Başta salgın koşullarından en çok etkilenen kadınlara olmak üzere, herkese yaşanabilir bir ücret düzeyinin altında olmamak üzere “temel bir yurttaşlık geliri” sağlanmasını,
- Bütçede toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel alınmasını,
- Ücretli kesimler olarak bizlerin omuzlarına yıkılan vergi adaletsizliği yükünün hafifletilmesi için; gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini -tüketimden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini-kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını-asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını,
- Geçsek de geçmesek de, hizmet alsak da almasak da otoyolların, köprülerin, şehir hastanelerinin müteahhitlerine parası bizim cebimizden çıkan hazine garantilerine son verilmesini,
- Temel tüketim maddelerine son bir yıl içinde yapılan zamların geri alınmasını, söz konusu maddelerden alınan KDV’nin sıfırlanmasını,
- Yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, internet giderlerinin pandemi tehdidi ortadan kalkıncaya kadar Hazineden karşılanmasını,
- Ülke kaynaklarının daha fazla silahlanma için değil, barış ve demokrasi için kullanılmasını,
- Yaşanan hayat pahalılığı karşısında çoktan hükmünü yitirmiş olan 2020-2021 yıllarını kapsayan ‘toplu sözleşme’nin iptal edilmesini,
- Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemine geçilmesini,
- İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını, hukuksuz bir şekilde gece yarısı KHK’larla işlerine son verilen arkadaşlarımızın biran önce işlerine geri döndürülmelerini,
- Kıdem tazminatı fonu, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) dayatmalarından vazgeçilmesini, yıllardır tahrip edilen kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemimizin güçlendirilmesini talep ediyoruz.”