Demokrasinin rehavetinden midir ne, aynı anda birden çok konu akıyor kalemimin ucuna.
Sizde de aynısı oluyor mudur acaba?
Bazen çıkıp şanlı meydana, “Yaşasın demokrasi!” diye haykırmak geliyor içimden de, olmuyor işte…
İyisi mi biz, ülkenin son dönemlerde yaşadığı tüm travmaları milletçe hayıra yoralım.
Sonra ‘vardır elbet, her şeyde bir hikmet’ diyerek konumuza başlayalım.
Sonra ‘vardır elbet, her şeyde bir hikmet’ diyerek konumuza başlayalım.
Bildiğiniz üzere ülkede, bir darbe girişimi oldu.
Ardından fetöcülerin yaptığı söylenmeye başlandı,
Fetöcülerin darbe girişiminde bulundukları meydanlarda haykırıldı,
Tüm fetöcü generaller, komutanlar, subaylar tutuklandı,
O tutuklanan fetöcü generaller, komutanlar, subaylar, ülkemizi bu darbe girişiminden önce Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Yüksekova’da, Silvan’da, günlerce, aylarca savundu.
Örnekleri daha da arttırabiliriz…
Hepimiz bu konuda hemfikirsek, buraya kadar bir sorunumuz yok.
Bir de şöyle düşünelim; fetöcülerin, oralarda komutanlık yaptıkları dönemde bir ihlal yaşandığı ortaya çıktı, diyelim.
Nasıl mı?
İnsanlar yok yere öldürülmüş olsun mesela, zulüm yapılmış ya da katliam, isim pek de önemli değil.
Sonuçta bu generaller, komutanlar, subaylar, devletimize darbe yapmaya kalkışan, yıkmaya, bölmeye çalışan insanlar.
Yaparlar mı yaparlar.
Üstelik tarih bu, yanlış varsa ortaya çıkar, öyle şakaya gelmez yani.
Böyle bir durumda; Ulusal medyamız, oralarda yaşananları tüm netliğiyle vermemiş ise ulusal medyamızın fetöcü komutanlarla olan bağı araştırılıp kendilerine bir fatura kesilecek mi? Yoksa kaldıkları yerden aynı şekilde yayın hayatlarının devamlılığı mı sağlanacak?
Böyle bir durumda; Kürt illerine günlerce, aylarca uygulanan sokağa çıkma yasakları süreçlerinde, Kürt kardeşlerinin can ve mal güvenliğini her türlü ateşe, yağmaya karşı koruma telaşı içerisinde olduklarını söyleyen bu fetöcüler, söyledikleri gibi iyi niyetli tavırlar sergilememişler ise; biz bu fetöcü komutanların emirleri, devletten mi aldı bilmeliyiz, yoksa fetö’den mi?
Kimden?