ERKEKLER ÂLEMİ-1

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Neden erkekler âlemi? Çünkü insanın erkek cinsi çok uzun zamandır içinde yaşadığı doğayı/dünyayı kendine mal etmiş ve bir erkek kardeşler topluluğu olarak kendi dışındaki tüm varlıklara karşı da bir hat/sınır çizerek savaş pozisyonu almıştır. Birlikte yaşadığı diğer varlıklarla arasında daima sanal bir çizgi olmuş birlikteyken bile hep bir üst perde pozisyonunda kendine yer ayırmıştır. Bu üst perde pozisyonu aynı zamanda toplum hayatı içerisinde bir iktidar noktası olarak bulunduğu her yerde bir “yönetici”, “sahip”, “efendi” ve “bilirkişi” rolüne bürünmesine ve orayı hemen kendi arzusuna göre şekillendirmesi sonucunu doğurmuştur.

 

Platon gerçek varlıklar olarak “idealar âlemi” diye bir yer tasarlamış ve akılsal bir nitelik yüklediği bu varlıklar asıl varlıklar olarak, bu âlemdeki yani madde dünyasındaki/madde âlemindeki varlıkların ilk haliydiler. Bu tasarımın konumuzla ilgili tarafı, akılsal nitelikteki bu âlem eril/erkek bir yapıdadır. Çünkü platon okudukça şunu görüyoruz ki asıl varlıklar eril, onun yansıması olan madde âlemi dişil bir niteliktedir. Bir sonraki adım olarak kendinden sonra etkilediği düşünce dünyasına ve günümüze gelen etkilerine baktığımızda yönetici ilke erkek, yönetilenler ise dişil niteliktedir. Hitler toplum ve kadınları yönetme işini aynı ilke üzerinden hareketle gerçekleştirmiş ve topluma “karı” muamelesi yapmıştır. Bugünün erkeği hayatındaki kadına yöneteceği ve biat etmesini istediği bir halk muamelesi yaparken, eril iktidarlar da topluma, yöneteceği bir kadın/karı muamelesi yapmaktadır.

Devam edersek, sanki platonun idealar/erkekler âleminden kopup gelmiş olan bugünün erkek bireyleri kadınlara ve topluma istediği şekli verebileceği bir madde, malzeme olarak bakmakta, hatta Âdem vari bir yerden benim kaburga kemiğimsin biat et noktasından yola çıkmaktalar. Bu erkekler âlemi kadınlara ve de topluma itaat ettirmek için de her yolu kendine mübah saymaktadır. Kendilerine bir saldırı yapıldığını düşündüklerinde sınıfları fark etmeksizin çok rahat bir set oluşturabilmekteler, özellikle kadınlar söz konusu olduğunda. Hani kadınların mücadelesi sonucu değişen şeyler var. O yüzden erkekleri de yekpare bir şey olarak göremeyiz. Ancak büyük çoğunluk erkek âleminin refleksi aynıdır. Kadınların her itirazı ve talebi onların akıl âlemine ters ve tehlikeli. Kadınlara, aklın/erkeğin gölgesi, yansıması muamelesi yapan akıl/erkek karşılaştığı itiraz karşısında öyle üzülmekte ki “yaw sen kim oluyorsun” durumuna düşerek kadınları katletmeye, şiddet uygulamaya, taciz etmeye… başlamaktadır.

 

Aslında asıl üzücü olan erkeğin kendini evrenin en nadide varlığı sayması. İçinde diğer canlılarla birlikte yaşadığımız ve bir türlü anlayamadığı bu doğaya, evrene anlam yükleyeceğim, değer katacağım diyerekten yola çıkan erkek akıl, kendini merkeze koyarak çözüm üretmeye çalışması onu varlıklar âlemi içerisinde trajik bir mertebeye yükseltiyor. Bu mertebe onun trajedisi olduğu gibi ilişkili olduğu tüm varlıklar/canlılar karşısında da bir katliam sanığı haline getirmiştir. “Sen ne diyorsun?” diyen çıkabilir ancak insanlığın ve doğanın bugünkü halini geçmişten gelerek bir değerlendirmeye alırsak Âdem evladının nasıl bir katliamcı olduğunu görürüz. Ben meseleyi kadın boyutunda daraltarak ele almak için yola çıktım. Ancak sadece kadın değil, eril aklın iktidarına ve doyumsuzluğuna tesadüfen değen herkesin başına gelenler, bu günün dünyasına baktığımızda rahatça görülebiliyor.

 

Evreni, doğayı bütünlüklü ele almak, içinde yaşayan her canlının bizim yarattığımız değer ve anlamlardan, kendi dar yaşam alanlarımızdan bağımsız, kendi içinde değerli ve anlamlı olduğunu, her şeyden öte birlikte yaşamamızın anlamının, birlikte yaşadıklarımızla zaten kendiliğinden var olduğunu, önemli olanın da bunu kavramak olduğunu anlamaktır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir