ÇİMSA A.Ş.’nin, Esenli Mahallesi’nde tarım arazilerinin ve su kuyularının bulunduğu alanda taş ocağı için başlattığı yol çalışmasına karşı mahallelinin ortaya koyduğu mücadeleye, CHP Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Erkan Demir’den destek açıklaması geldi. Eğer bir taş ocağı açılırsa, köyün tamamen ortadan kaldırılmasının söz konusu olacağının altını çizen Atıcı, alana gidip incelemelerde bulunacağını belirtirken; Demir ise, yürütülecek davaların takipçisi olacaklarını ve süreç konusunda sağlıklı bir çalışmanın yapılması için yoğun bir gayret içerisinde bulunacaklarını aktardı.
ÇİMSA A.Ş’nin Akdeniz İlçesine bağlı Esenli Mahallesi’nde taş ocağı için 1 kilometrelik yeni yol yapımına girişmesi, su kuyularının ve tarım alanlarının yok olması telaşını taşıyan halkın engeline takılırken; halkın sesine kulak veren CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Nükleer Karşıtı Platformu Sözcüsü Erkan Demir’de taş ocağı için yürütülen çalışmayı tepkiyle karşılayıp gereken takibi yapacaklarını duyurdu.
“BU KÖYÜ TAŞ OCAĞI YAPMAYA ÇALIŞIYORLARMIŞ”
ÇİMSA A.Ş tarafından Esenli Mahallesi’nde yürütülen taş ocağı için yol çalışmasının çok vahim ve ciddi bir konu olduğunun altını çizen Atıcı, “Taş ocağının rezervi bitmek üzere. ÇİMSA o alanda iki tarafa doğru ilerleyebilir. Ya köyün bulunduğu yöne, ya da dağ kısmına doğru… Dağ tarafında yüksek gerilim olduğu için orayı tercih etmiyorlarmış. O nedenle de yeni bir taş ocağı açma arzusundalarmış ve o yüzden bu köyü taş ocağı yapmaya çalışıyorlarmış. Öbür türlü zaten mevcut bir devlet yolu var orada. Köye doğru ilerleme sanki garantiymiş ve olurunu peşinen almışlar gibi ‘nasılsa biz buraya taş ocağını açacağız, bari yolunu şimdiden yapalım’ diye böyle bir girişim içindelermiş. Ancak buranın tehlikesi şurada; eğer bir taş ocağı açılırsa bu köyün tamamen ortadan kaldırılması lazım. Yani ÇED raporunun verilmesi için orada bir yerleşim alanının olmaması lazım. O nedenle de bunlar geri planda, Esenli’yi tamamen ortadan kaldırmayı düşünüyorlar demek ki, köyü yok edecekler. Tabi köy yok olunca, taş ocağı kurulunca buradaki tarım alanları tamamen bitmiş olacak. Yani bu çok ciddi bir sıkıntı… Buna bende engel olacağım. Oraya gidip incelemeler yapacağım” ifadelerini kullandı.
“İKİ USULSÜZLÜK SÖZ KONUSU”
Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Erkan Demir, “Bu alanda taş ocaklarıyla ilgili 2010 yılında bir ÇED iptali yaşanmış. Sonrasında Türkiye’de karşılaştığımız birçok projede, mesela HES’lerde ve Akkuyu’daki Nükleer Santral projelerinde gördüğümüz gibi ÇED yönetmeliğinde bir değişiklik yapıldı. Yani ‘25 hektarın altındaki arazilerde ÇED gerekli değildir’ gibi bir ibare ile boşluk yaratıldı. Bu noktada Danıştay’a başvurular Türkiye’nin birçok noktasında yapıldı. Bu yönde kazanılmış davalar da mevcut. Bu çalışmada da iki usulsüzlük söz konusu… Biri, davalık bir süreç var. Halkın haklı olduğuna dair ÇED iptal süreci bu… Ama sonrasından iki farklı alanda ‘ÇED gerekli değildir’ kararıyla ruhsat alıp yol projesi hayata geçirilmiş. Köyden görüştüğüm kişilerin ifadeleri de bu yönde. Olayı şöyle değerlendirmek lazım… Orada bir doğa var ve bu doğaya ilişkin olarak yer altı suyunun değerlendirilmesi gerekiyor. Alanda çok sayıda tarım ve hayvancılık amaçlı kullanılan yer altı su kuyusundan bahsediliyor. Bu nedenle alanda yapılacak bir yol çalışması ve patlatmalar, ileriki süreçlerde bu iki ocağın faaliyete geçmesiyle bölgede su kuyularının zarar görmesi ve bölgedeki tarım arazilerinin açığa çıkacak tozdan kaynaklı kirlenmesi demektir. Beraberinde günlük o bölge üzerinden geçecek çok sayıdaki yük kamyonunun yaratacağı tozdan kaynaklı da zararlar oluşacağı aşikardır.” diye kaydetti.
“O DOĞAYI YOK ETME GİBİ BİR LÜKSÜMÜZ YOK”
“Valilik tarafından çalışmaların yürütülmesi için alınmış ruhsattan bahsediliyor.” diyen Demir, “Ama oradaki kamuoyunun yaratmış olduğu bir gerçek de var. Yani bölge insanı tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor ve endişelerinde haklılar. Yarın oradaki 2 tesisi ve sonrasında alınacak muhtemel ruhsatlı yeni taş ocağı tesisleri o bölgede yaşamın tamamen yok olmasına sebep olacaktır. O doğayı yok etme gibi bir lüksümüz yok. Bizim o doğaya sahip çıkmamız gerekiyor. Bu konuda en azından akademik olarak elimizden gelen her türlü desteği sunma noktasında bir çabamız olacak. Hem dava takibinde bulunacağız hem de arkadaşlarla sürekli iletişim halinde bulunup süreç konusunda sağlıklı bir çalışmanın yapılması için takipçi olacağız.” açıklamasında bulundu.