Uluslararası diplomasi de Türkiye’ yi yönetenlere muhakkak sormuşlardır: Bu kez niye hata yaptınız?
Bizimkiler de şöyle cevaplamıştır sanırım: Bugüne kadar neyi doğru yaptık ki!
Türkiye’nin son 50 yılını analiz ettiğimizde, her alanda, tercihli ya da tercihsiz, sürekli hep hata yapan, sorunları çözme yerine sürekli çözümsüzlük üreten, sürekli yerinde patinaj yapan, bir ileri, iki geri saran bir ülke olduğumuzun sanırım bir biz farkındayız. Ama toplumun büyük bir kesimi bu durumu ya görmüyor, ya da görmezlikten geliyor, farkında değilmiş gibi davranıyor, işine gelmedimi, ölü taklidi yapıyor…
Ekonomide, iç barış ve dış politikada iyi ilişkileri tesiste, hukuku egemen kılmada, sürekli geriye saran toplumsal istikrarsızlığın baş aktörleri, iyi yürütmedikleri ya da iyi yürütmek istemedikleri bu sürece, başarısız oldukları konulara bir yenisini daha eklediler: Pandemi.
Ülkeyi birçok alanda yönetemeyen siyasi iktidar, pandemi ile mücadelede de sınıfta kaldı.
Covid-19 denilen illet artık her evde, her sokakta, yanı başımızda, hatta içimizde.
Tüm toplum pandemi illetinin kuşatması altında. Hastanelerdeki entübe hasta sayısı günden güne katlanıyor gidiyor.
Toplumun büyük bir kesimi, hem pandemi hem de kendi ekonomik sorunlarıyla boğuşur hale geldi, getirildi.
İnsanlar çaresiz… Kepenk kapatan işyerleri, artan işsizlik, altüst olan sosyal yaşam, gittikçe yok olan sosyal alışkanlıklarımız…
Ekonomik/maddi çaresizlikten artık intihar haberleri düşmeye başladı haber bültenlerinin satır aralarına…
Farkında mısınız?
Çocuklarımıza, sevdiklerimize sarılamıyoruz artık.
Ne kadar çok ölmeye başladık!
Pandemi sonucu sevdiklerimizin, yakınlarımızın, yoldaşlarımızın, dostlarımızın resimleri ile birlikte ölüm haberleri de düşüyor artık sosyal medya ortamlarına.
Bir ay önce çok sevdiğim, çocukluk arkadaşım , değerli kardeşim Mahmut Yılmazer’ i; İki gün önce MKM’ den, İHD’ den ve emek, barış, demokrasi mücadelesinden tanıdığım, bu alanlarda bir çok kez yan yana geldiğimiz, çok değerli hocam, duayenimiz, bilge insan İsmail Çelik’ i; ve bu günde uzun yıllar önce tanıştığım, Radyo Metropol’in duayenlerinden, Mersin basının emekçisi Recep Yıldırım’ ı, bu illet hastalıktan kaybettik!
Çin aşısı mı, Rusya aşısı mı, Amerikan aşısı mı?..
Dış politikada, AB ve Amerikan’ ın yaptırım kararları, Zaloğlu Rüstem misali yedi düvele pala sallama...
İktidar politikalarını gölgelemek için, iktidar tarafından gündem oluşturmaya yönelik ortaya atılan; “Üniversiteler fuhuş yuvası”, “CHP’ de taciz var”, “HDP eşittir terör”, tutuklu gazeteciler, siyasiler, hamasi milliyetçi kabadayılık nutukları ve benzeri tartışmaları son günlerde gündemimizi hayli meşgul etti. Biz bunları tartışa duralım, bu günden saptırmaya yönelik kısır tartışmalar arasında; sevdiklerimizi, yakınlarımızı, değerlerimizi, yakın arkadaşlarımızı, birer birer kaybettik!
Yazıyı bitirirken, geçenlerde bir köşe yazısından intihal yoluyla elde ettiğim, kıskanarak okuduğum bölümü aynen size aktaracağım.
Bizi kıskanan Fransa Cumhurbaşkanın kendi halkına sunduğu vaatleri görünce, bu ülkeyi kıskanmamak ve halkına gıptayla bakmamakta haklı mıyım, haksız mıyım?
İşte vaatleri:
- Bu savaş için 300 milyar Euro bütçe ayrılmıştır.
- Hiçbir şirket bu süreçte iflas vermeyecek. Halkın temel ihtiyaçları karşılanacak.
- Bu süreçte askerler hastaları nakil etmekle görevli.
- Bütün şirketlerin zararı ödenip işten çıkarma olmayacak. Çalışmayanların sigorta ve işsizlik parası ödenecek.
- İşe gidenler veya alışverişlerinde insanlar birbirine bir metreden fazla yaklaşmayacak. El sıkışıp öpüşmeyecek. Evlerinizde kalıp gelişmeleri takip edin.
- Bütün halkın sabun ve jel ihtiyacı bedava karşılanacak.
- Bu süreçte bütün otel ve taksiler parasız hizmet verecek, ücretleri devlet tarafından karşılanacak.
- Bu süreçte banka borçları ve ev kredileri bankalarca dondurulacak.
- Bütün hastane çalışanlarının çocuklarının evde ve okulda bakımları sağlanacak.
- Şu anda 25 merkezin maske ihtiyacı karşılandı. Geri kalan illerin maske ihtiyacı çarşamba günü karşılanacak.
- Avrupa’da Schengen vizesi 30 gün boyunca geçersiz olup giriş çıkışlar yasaklandı. Fransa’ya sadece Fransız oturumu ve Fransız vatandaşı olanlar girebilecek.
- Yurt dışındaki Fransız vatandaşları isterse konsolosluklarla temasa geçip yardım alacaklar.
- Bu süreçte çalışmayanların ev kirası devletimiz tarafından ödenecek.
- Küçük esnafın zararı devlet tarafından ödenecek…
Nasıl?..
Bizimle kıyaslamaya gerek var mı?
Şimdi düşünebiliyor musunuz halkına bu hizmetleri sunabilen güçteki bir devletin cumhurbaşkanı Türkiye’yi kıskanıyor.
Melike Demirağ’ ın, o nefis yorumuyla seslendirdiği “Şimdi, İstanbul’ da olmak vardı” şarkısını bir de tersinden söyleyelim:
Kanada, Norveç, Finlandiya, Almanya vb. gibi ülkelerde ve Fransa’ da olmak vardı şimdi!
Pandemi sebebiyle, bu illetten dolayı yitirdiğimiz vatandaşlarımızı ve bu illet ile mücadele ederken yitirdiğimiz Sağlık Emekçilerini minnet ve saygıyla anarken, bu illeti kendi olanakları ile defetmeye çalışan halkımıza acil şifalar ve bu konuda özveride bulunan cefakar Sağlık Emekçilerine de sabır ve kolaylıklar diliyorum.