Geçti o günler ama…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bazen ne yazacağınız konusunda tıkanır kalır, yazacağınız yazının konu formatı ne olsun diye, bazen saatlerce düşünür durursunuz. Birden Türkiye Sineması ve Yeşilçamlı yıllar geldi aklıma. İnsana keyif veren o güzelim Yeşilçam Replikleri! Tadına doyum olmayan, insanı rehabilite eden,  tam bir rehabilitasyon aracı; adeta insan ruhuna ilaç gibi geliyor! İtiraf edeyim ki, zaman zaman benim de ruhen daraldığım anlarım vardır. Bu yüzden o anlarda internet üzerinden bol bol Adile Naşit, Münir Özkul,  Şener Şen, Kemal Sunal, İlyas Salman, Ayşen Gruda, Perran Kutman, Müjdat Gezen, Metin Akpınar’ın rol aldığı filmleri izlerim; hem de defalarca,  kendimi bulana kadar.

Diyebilirim ki, özellikle,  Şener Şen’ in rol aldığı sinema filmleri ve müzikal tiyatro oyunlarının hemen hemen tamamını sektirmeden izlemişimdir. Hele de, Çiçek Abbas filminde İlyas Salman ile aralarında geçen, unutmadığım o müthiş diyalog halen dillerde… En sevdiğim repliklerdi: “Şakir’e Çay Yok!… Geçti O Günler Şakirrrrrr! Aslında, aforizma sözdür bana göre; özlü,  çarpıcı, aykırı… Hadi, bu repliği bir seferliğine aforizma bir söz olarak kabul edelim. O an için iki kişi hayal edelim ve aralarında geçen diyaloga kulak kabartalım ve o dönemden bugüne,  yani geçmişten bu günlere gelene kadar neleri konuşmuşlar, neleri tüketip, neleri kaybetmişiz.

Gözlerimizi kapatıp, o günlere dair özlemlerimiz ve hayallerimizden neler çalınmış, hep birlikte başlayalım…

–1960 yıllardan 2000 yıllara kadar hayat kısmen de olsa, ne güzeldi…

Geçti o günler Şakirrrrrrr!

O yıllarda; Çelik çomaklarımız, beştaşlarımız, kör ebe, yakan topu oyunlarımız; Teksaslarımız, Tomikislerimiz, Zagorlarımız; Kemalettin Tuğcularımız, Ömer Seyfettinlerimiz, Tevfik Fikretlerimiz, Orhan Velilerimiz, Aziz Nesinlerimiz vardı.

Geçti o günler Şakirrrrrrrr!

Kedili, Köpekli; Asmalı, Akasya ve Dut Ağaçlı avlulu evlerimiz vardı.

Geçti o günler Şakirrrrrrr!

–Ne güzel candan,  samimi dostlarımız; ekmeğimizi, suyumuzu, aşımızı paylaştığımız komşuluklarımız; şiirlere konu  “Fahriye Ablalarımız” vardı.

Geçti o günler Şakirrrrrr!

Ah o günler ah!

Geçti o günler Şakirrrrr!

Okuyan, sorgulayan, araştıran bir gençlik ve toplum vardı…

Geçti o günler Şakirrrrr!

O günlerde, insana umut aşılayan sınıf karakterli emek mücadelesi vardı. Emeğinin hakkını alamadın mı tastamam; davullu-zurnalı, halaylı grevler- eylemler vardı.

Geçti o günler Şakirrrrr!

O yıllarda gazeteler özgür, üniversitelerimiz özerk,  yarımda olsa kuvvetler ayrılığı denen günlerimiz vardı.

Geçti o günler Şakirrrrrrr!

Tahta sandalyeler üzerinde izlediğimiz, ne güzel sinemalarımız vardı: Hababam sınıfı, Arkadaş, Sürü, Acı, Gırgıriye, Neşeli Günler…

Hınca hınç dolu ne de güzel tiyatrolarımız vardı; Devekuşu Kabara, Muhsin Ertuğrul, Erol Günaydın ve diğerleri…

Geçti o günler Şakirrrrr!

Ne de güzel Şeker Fabrikalarımız, Sümerbank, Tekel Fabrikalarımız, limanlarımız vardı.

Geçti o günler Şakirrrrr!

Aile Gazinolarımız, sirtaki yapılan tavernalarımız, halay çekilen türkü; fasıl dinleyebileceğimiz barlarımız,  içimizi ısıtan Agop’ un yerinde tabureli, sımsıcak meyhanelerimiz vardı.

Geçti o günler Şakirrrrr!

Ve… Güzel yarınlara dair hayallerimiz, ütopyalarımız, barışa olan inancımız, umutlarımız vardı.

Ben, “Geçti o günler Şakirrrrrrr!” demeyeceğim. Her şey değişime tabidir gerçeği üzerinden de olsa,  ufakta olsa, benim içimde halen bir umut var.

Her karanlığın sonunda, mutlaka aydınlık yarınlar vardır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir