GENİŞ HALK YIĞINLARININ YIKILIŞININ ÖYKÜSÜDÜR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yeni bir yıla, bir önceki yıldan devreden, büyük ölçüde birebir aşina olduğumuz ve kanıksadığımız aşağıda panoramasını sıraladığım olayların devir teslim töreniyle girdik. Tören yapılırken halkın iflas eden yaşamını sembolize eden iflas bayrağını göndere çekmeyi de ihmal etmedik.

Geniş halk yığınlarının siyasal, ekonomik, sosyal olarak çöküşünün hazin öyküsüdür bu anlatacaklarım.

Öykü söyle başlıyor.

Bir ülke düşleyin.

Pahalı doğalgaz…

Pahalı akaryakıt…

Pahalı elektrik…

Pahalı temizlik malzemeleri…

Pahalı gıda maddeleri…

Pahalı haberleşme…

Pahalı ulaşım…

Paralı sağlık, paralı eğitim…

Kentleşmeyle beraber çarpıklaşan hayatlar…

Toplumsal kargaşa…

Bir türlü barışa evrilmeyen çatışmalı süreç!

İş kazaları, kadın cinayetleri…

Artan işsizlik, gittikçe hızla baş aşağı düşen alım gücü….

Taciz, tecavüz, intihar ve ranta açılmak suretiyle çevre/doğa katliamları haberleri…

Demokrasi ve hukuka da tecavüz de cabası.

Ne diyeyim…

Saldım çayıra Mevlam kayıra.

Hele, hak hukuk adalet hak getire…

Yeni bir yıla, bir önceki yıldan devreden, büyük ölçüde birebir aşina olduğumuz ve kanıksadığımız yukarıda panoramasını sıraladığım olayların devir teslim töreniyle girdik. Tören yapılırken halkın iflas eden yaşamını sembolize eden iflas bayrağını göndere çekmeyi de ihmal etmedik.

Ama ne tören!..

Adeta “Pandora’ nın Kutusu” gibi.

Kutu açıldıkça, ne kadar kötülük, felaket varsa tüm münasebetsizliğiyle üstümüze üstümüze saçılıyor.

“Kanal İstanbul ve Libya!” Bu iki konu, diğer önemli günden maddelerinden daha başat ve daha dominant!

Eğer bu iki meseleden kendimize kurtarabilirsek, tabi ki başka “beka” başlıklı başka gündeme çıkmazsa, esas bizleri derinden sarsan, kriz niteliğindeki kendi gerçek gündemimizle baş başa kalacağız; Yani halkın kendi gerçek gündemiyle.

Ha, unutmadan.

Bir de nur topu gibi, “beka” nın yanına “kadınların bekarlık ve 30 yaşlarında geç evlenmeleri yada evde kalmaları” gibi “çok önemli” gündemimiz oldu!

Sanırım bunu da çok önemli beka sorunu olarak haftalarca tartışacağız.

Hep derim…

“Devletin Bekası” başlıklı günden yaratmakta üstümüze yoktur, hiçbir devlet bu konuda elimize su dökemez, bin yıllık bir gelenektir. Daha öncesini hatırlamıyorum.

Ne de olsa milletin bekası değil, devleti yönetenlerin bekası daha önemli!

Adettendir. Ülkeyi yönetenler halkı, halk adına politika yaptıklarını iddia eden uyanıklar devleti, arda kalan bizlerde birbirimizi kazıklıyoruz.

Kazıklana kazıklana üzerimizdeki kazıklarla alıştık yaşamaya.

O zaman soralım…

Her şey stabil mi?

Yönetenler açısından tabi ki stabil! Burada sorun yok.

Ya bizler açısından?

İsterseniz, bizimle ilgili son sözü büyük üstad Nazım Hikmet’e bırakıyım.

“…ve Bu Dünyada, Bu Zulüm Senin Sayende/ve Açsak,Yorgunsak, Alkan içindeysek Eğer/ve Hâlâ Şarabımızı Vermek İçin Üzüm Gibi Eziliyorsak/kabahat Senin—/ Demeğe De Dilim Varmıyor Ama…/kabahatin Çoğu Senin/ Canım Kardeşim!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir