15 yıla yakın bir zaman dilimi, az uz bir zaman dilimi değildir.
Ne kadar çabalarsanız çabalayın, zaman sizi hızla aşındırır, işlerliliğinizi yitirir, size sunulan bütün yaşamsal kredilerinizi hızla tüketirsiniz.
Bu durum ister istemez; bireyseniz siyasal-sosyal yaşantınıza, hükümet iseniz bütün politikalarınızı olumsuz anlamda hızla alıp götürür.
Ve her iki kesim için nihayetinde olumsuz anlamda yansıdı da…
Yaşadığımız günlük pratik hayatımızdan her şeyin güllük gülistanlık olmadığını, her şeyin dibe vurduğunun yavaş yavaş farkına varıyorduk zaten.
Sol argümanları kullanarak Avrupa Birliğine tam üyelik, askeri vesayetin kaldırılması, statükonun geriletilmesi, komşularla sıfır sorun, işkenceye sıfır tolerans, bağımsız ve güçlendirilmiş yargı, özgür emek- özgür sanat – özgür basın-özgür kadın- özgür birey; ekonomisi büyüyen, demokrasinin ve pozitif hukukun bütün kurallarının işlediği, başta Kürt realitesi olmak üzere, diğer farklılıkların, kültürlerin, inançların kendilerini özgürce ifade edebildikleri, birlikte yaşamı esas alan ve sürekli yıllardan beri hayalini kurduğumuz bir ülke özlemini, Abidin Dino’ nun “Mutluluğun Resmi” ni kıskandıracak kadar büyüklükte resm edip sunmuşlardı bizlere.
Endişe ve kuşkulu halimle “Acaba!” diyordum, “Acaba!” kendi kendime. Çünkü, hayalimizi kimin gerçekleştirdiği çok önemli değildi bana göre. Yeter ki gerçekleşin sevdalarımız, özlemlerimiz, düşlerimiz…
Keşke tahayyül ettiğimiz demokratik bir ülkeyi inşa edip suna bilselerdi bizlere.
Ama başarmak istemediler. Geldiğimiz bu süreçte, aslında aylardan beri artık her şey göreceli ve de kral çıplaktı.
Denizin bittiğini, karanın göründüğünü, bizler gibi onlarda görüyorlardı artık.
Bu siyasal, sosyal, ekonomik kötü tabloyu flulama adına içerde gerilim, çatışma, dışarıda savaş konseptiyle aşmaya çalışmak da işe yarar bir çözüm olmayacağı biliniyordu zaten.
Ancak mevut duruma karşı sadece HDP, erken seçim yerine barış, özgürlükler ve ülkenin diğer temel sorunlarının ortak çözümü noktasında iktidarı zorluyor, ciddi anlamda tazyik oluşturarak muhalefet boşluğunu doldurmaya çalışıyordu.
Kimsenin “erken seçim” ağzına sıkça almadığı bir zaman diliminde benim aklıma gelen sizlerin başına geldi.
Kuşluk vaktinde, Ankara semalarından 21 pare top atışı eşliğinde hepimizin duyabileceği bir sesle: “ Hatt-ı Seçim Yok, Sath-ı Baskın Seçim Var” denilerek “baskın erken seçim” kararı alındı.
Her şeyin kötü gittiği bir ortamda erken seçim kararı almak, bize özgü bir siyasi kültür değildi zaten; Herkes gibi bende şaşırdım bu duruma.
Dediğim gibi artık “baskın sath-ı seçim tüneline girdik.
İktidar ve muhalefet ellerindeki tüm olanakları kullanmaya başlayarak seçimi kendi lehlerine çevirmeye çalışacaklardır.
Bu nedenle, yeni yeni ekonomik paketler, bölgelerin siyasal ve sosyal durumuna göre siyasi argümanlar yine havalarda uçuşacak.
Ayrıca, siyasi tıkanıklığı, sıkışmışlığı aşma adına yoğunluklu ittifak görüşmelerine de tanıklık edeceğiz hep birlikte.
Neye artık. Olan oldu… Demokrasi, barış ve emek güçleri OHAL koşullarında 24 Haziran’a ve akabinde 2. turun yapılacağı 7 Temmuza kadar, bütün ayrılıkları ve aykırılıkları bir kenara bırakarak “Asiye Nasıl Kurtulur” un üzerine kafa yorulmalıdır.
Biliyorum OHAL koşullarında seçimler ne kadar özgür bir ortamda yapılır, seçmenin iradesinin sandığa ne kadar özgürce yansıtıla bilinir, evlerde, işyerlerinde, mahallede, sokakta halka ne kadar buluşula bilinir, o da ayrı bir mesele.
Demokrasi güçleri bütün handikapları, zorlukları aşmanın, seçimlerde istediği sonucu almanın yolunun halkın genel taleplerini göz ardı etmeden ilkeli siyasi tutum ve davranıştan geçtiğini unutmamalı.
İdeolojik ajandasından doğru kendini dayatan sığ ve sekter tutum davranışlara asla prim verilmeli.
Yan yana gelmenin bütün koşulları zorlanmalıdır.
İşte buna en iyi fırsat 1 Mayıs Emekçi Bayramı ve hemen akabinde Denizlerin idamı; 6 Mayıs.
Buralarda birleşen eller ve yürekler neden 24 Haziran da birleşmesin?
Her şeye rağmen yürekten inanmak lazım.
Karanlıktan aydınlığa açılan tek hat, demokrasi güçlerinin birleşik hattıdır.
Başka çıkış yolu yok, bunu herkes şimdiden düşünmeli ve bir tarafa not etmeli.
Zaten siyasi tarihçiler, yaşayacağımız bu durumu gelecek kuşaklara aktarmak üzere tarihe not düşeceklerdir.