Haydi hayırlısı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Can da paylaşılabiliyormuş.

Bakalım hayat daha ne güzellikler gösterecek.

Sadece biraz zamanınızdan kısıp, sesini hiç duymadığınız, yüzünü hiç görmediğiniz bir insana kök hücre bağışıyla yaşam olabiliyorsunuz.

Hiçbir dilde tercümesi yok bu mutluluğun.

Tek yapmanız gereken kök hücre bağışçısı olmak.

Haydi dostlar, candan cana…

Dünya paylaşımla güzelleşecek…”

         #Belkideumutsensin.

Anlamlı, kutsal, değerli, erdemli, alkışlanacak, örnek alınacak bir davranıştır hem kök hücre bağışında bulunmak, hem de birilerine organ bağışında bulunmak.

Birinin canına can suyu oluyorsunuz, yeniden yaşama bağlıyorsunuz…

Birileri sizin bağışladığınız kök hücrelerle yeniden dünyaya gözlerini açıyor.

Yaşarken ya da öldükten sonra da birilerine organınızı bağışlıyor,  birilerinin yeniden yaşama  “merhaba” demesine, tutunmasına vesile oluyorsunuz.

Sevgili kardeşim, editörümüz Turan Dal’ ı geçen hafta sonu aradığımda, “Abi Adana’ ya gidiyorum” dedi. Ben de; “hayırdır” dedim?… O da: “ kök hücre bağışında bulunacağım” dedi. “Kimdir,  tanıyor musun” dedim? .. O, “Tanımıyorum” dedi.

İşte o an çok duygulandım, bir kez daha gurur duydum sevgili Turan’la…

Hiç tanımadığı birinin yüreğine dokunmak, canına can katmak, canına can suyu olabilmek amacıyla hafta içinde,  kök hücre bağışında bulunmak için Adana ilindeydi.

Yukarıdaki, yazının girişinde, kendisine ait, duygulu, etkileyici, candan sözlerle yaptığı kök hücre bağışında bulunuyor iken yaptığı paylaşımı görünce duygulanmamak elde mi? Hayır, elde değil!

Kendisini bu örnek davranışından dolayı, bu köşemden kutlamak istiyorum.

****

Bu haftaki köşe yazımı geciktirmemin nedeni: Biraz yukarıda ki geçerli sebeple, biraz da yeni yıla yeni ülke olarak,  umut dolu dileklerle girildiği yeni yılın ilk haftasında, hayatımızda düne göre ne gibi bir değişiklikler olabileceğini gözlemlemek amacıyla…

Yeni bir yıla girerken…

Her yılbaşı milli piyango bileti alırdım, İlk defa bu yılbaşında almadım…

Her zaman ki gibi, bu yılda çalışana, emekliye onurluca yaşayacak büyük bir ücret zammı yapılmayacak dedim, sağ olsunlar beni yanıltmadılar; memura ve memur emeklisine yüzde 7,36, işçi emeklisine yüzde 8,36….

Yılbaşından sonra iğneden ipliğe zamlar yağacak dedim, beklediğim gibi beni yanıltmadılar; her yılın başında sanki ayetmiş, sanki anayasal bir zorunlulukmuş gibi, iğneden ipliğe arka arkaya zamlar yağmaya başladı…

Siyasetin dili her zamanki gibi yine sert…

Adalet ve hukuk yine hak getire…

HDP yönelik operasyonlar hız kesmeden devam ediyor…

HDP üzerinden CHP ve diğer muhalefeti kriminalize politikaları…

Yine “barış dili” yerine kutuplaştırıcı dil…

Kayyım politikalarına karşı gelenleri “terörle” iltisaklı gösterme çabaları, kayyım rektöre karşı demokratik protestolarını gösteren tıpkı Boğaziçi öğrencileri örneğinde olduğu gibi, HDP’ ye oy veren milyonlarca seçmende görüldüğü gibi…

Rant uğruna doğa tam gaz talan edilmeye devam ediliyor.

İhale üstüne ihaleler aynı kişilere verilmeye devam ediliyor…

Demokratik siyaset, muhalif basın, sanat ve sanatçılar üzerindeki baskılar katmerleşerek sürüyor…

Yani anlayacağınız;  toplumsal yaşamımızda, siyasette destabilizasyon;  halk eliyle değil, bizzat devleti yönetenler tarafından adım adım örülüyor.

****

Havuz medyası ve diğer TV kanalarında, “Çin Aşısı mı, Kore Aşısı mı, Almanya aşısı mı” diye tartışa dursun “aşı stratejistleri(!)”, Geçenlerde bir arkadaşım beni telefonla arayarak sordu:

“Sen ne diyorsun bu aşı konusuna? Sen de, Çin’ den gelen bu aşıyı yapacak mısın?

Cevaben: Hükümet yetkililerinden ziyade, akla, bilime önem veren Tabipler Odasının işaretini bekleyeceğim, dedim.

“Nasıl yani?” diye sordu.

Özelde Mersin Tabipler Odasının, genelde de Türkiye Tabipler Odasının açıklamalarına göre hareket edeceğim, diye cevapladım. Nokta.

****

Sendikacılık yaptığım dönemlerde polis copuna, gazına, tomaların tazyikli su sıkmasına alışıkındık ama askeri envantere kayıtlı tank ve topa alışık mıyız, bilemem.

Açıklayayım efendim.

Yılbaşından sonra çıkartılan ve Resmi Gazete‘de, önceki gün yayımlanan bir yönetmelik değişikliği ile “milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğini ciddi şekilde tehdit eden terör, toplumsal olaylar ve şiddet hareketlerinin meydana gelmesi durumunda” MİT ve polis, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait silah ve teçhizatı kullanabilecek.

Ben de T24’ den Mehmet Y. Yılmaz’ dan öğrendim. https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/polise-toma-yetmedi-tank-istiyor,29365

Haydi hayırlısı…

Sahi, nerede kalmıştık?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir