Türkiye’ de siyaset, normal şartlarda 2019 yılı içerisinde yapılacak yerel seçimlerin kitlendi.
Onlarca ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar daha çözülmeden ülke yine yeni bir seçim stantına girdi.
Yanılmıyorsam, dünyada bizden başka, üst üste bu kadar seçim yapan ülke yok; neredeyse iki yılda bir seçim yapan ülke haline geldik.
Üst üste yapılan seçimler nedeniyle ülke insanı, yaşadığı ağır ekonomik, sosyal koşulların farkına dahi varmıyor. Bir bakıma toplum mühendislerinin, çok akıllıca toplumu pasifise etme yol ve yöntemini çok iyi bir maharetle hayata geçiriyorlar. Kısaca… toplumun sosyolojisini çok iyi tahlil ettikleri tartışılmazdır.
Aslına baktığınızda seçimlerin “ çok da fare doğurmadığı” gün gibi aşikardır.
Neyse…
Yine de erken bir baskın seçim kararı alınmazsa – ki zor görünüyor ama yine de belli olmaz- 2019 yılında yapılacak Yerel Seçimlerin partiler hazırlıklarına başladı bile.
Şimdiden Mersin yerelinde partilerin aday adaylarının isimleri ve en son çekilmiş fotoğraflarıyla birlikte billboardlara ve basına düşmeye başladı.
“Milli ve Cumhur” ittifakı tekrar olur mu?
HDP bu ittifakların neresinde yer alır? Buna ülkenin siyasal öznel koşulları da dikkate alınarak partinin yetkili organlarınca karara bağlanacak kuşkusuz.
Yoksa, yine HDP’ yi “Cin görmüş” gibi yan yana görünmekten, yan yana gelmekten imtina mı edecek diğer partiler yine?
Yoksa, “Tarih Tekerrürden İbarettir” diyerek, farklı illerde yine stratejik hatalar yapılarak yeni yeni “Ekmeleddin Vakalarına” mı şahitlik edeceğiz hep birlikte, bekleyip göreceğiz.
İşte bu seçim sathı içerisinde Mersin yerelinde HDP zorunlu olarak 30 Eylül’ de Olağanüstü kongreye gidiyor.
İl için yapılacak bu seçimde elbette ki güçlü bir yönetimle yerel seçimlere hazırlanmak elzemdir ve zorunludur.
Bize gelen bilgilerden il yönetimi için aday enflasyonun da yaşandığıdır.
Sürekli baskılanan bir partinin, süreçten de kaynaklı bir takım sıkıntılara rağmen aday bolluğu elbette takdire şayandır.
Elbette adayların, HDP’ de şu an görev yapan ve geçmişte ve gelecekte görev yapacak partililerin bilgi ve becerilerinden ve inançlarına hiç kimsenin bir diyeceği asla olamaz. Hepsi birbirinden değerli şahsiyetlerdir. İsimlerin tartışılması bile doğru değildir.
Ancak, benim naçizane önerim; Mersin kentinin demografik ve sosyal yapısını dikkate alarak, buna göre güçlü bir yönetimin oluşması hem önümüzdeki yerel seçimleri hem de daha sonraki süreçlere cevap olma yeterliliğini sağlayacaktır.
Unutulmamalı ki, Mersin kenti il ve ilçeleri ile hem nüfus yoğunluğu hem de içinde barındırdığı farklı etniksel ve inançsal kimlikler ve taşıdığı kültürel miras nedeniyle çok önemli bir kenttir.
Emekçi kesimlerin, farklı inanç gurupları ve farklı kültürlerin bir arada kardeşçe yaşadığı kadim bir kenttir.
Köy ve kasabalarıyla, ilçeleriyle, varoşlarıyla, Emek, barış ve demokrasi mücadelesinin başkentidir.
Bu nedenle süreci kaldıracak sürece cevap verebilecek, Mersin kenti ve bağlı yerleşim merkezlerinin; ilçelerinden kasabalarına, kentlerinden varoşlarına kadar toplumsal yaşamın sosyolojisini iyi tahlil edebilen…
Ortak dilin, ortak kültürün inşasında, sosyal ilişkileri güçlü olan, HDP projesini iyi anlatabilen…
HDP’ nin vizyonunu, önce yerel yönetimlere ilişkin projelerini rahatlıkla anlatabilecek, daha sonra ki süreçlerde, HDP’ nin neden bir Türkiye Partisi olduğunu yalın bir dille anlatacak, ajitasyon ve propaganda kabiliyeti yüksek kişilerin taranarak yönetime kazandırılması…
Ayrıca, parti içi çekişmelere sebebiyet verecek hizipçi gurupların yerine birbiriyle uyumlu, geçmişte yer almış olsun olmasın, partiyi ileriye taşıyacak isimlerin öne çıkarılması…
Mersindeki farklı siyasi yapılanmalar ve farklı sosyal grupların da var olduğu da göz ardı edilmeden, yeni oluşacak il yönetiminde nispi temsiliyetin mutlaka dikkate alınması…
Birikimli gençler elbette partinin yönetimlerine kazandırılmalı, ancak yönetimlerin en tepe noktasına getirilmesinde acele edilmemesi…
Nitelikli ve birbiriyle uyumlu yeni oluşacak bir yönetim, HDP’ yi Mersin özelinde hem yerel seçimlere hem de genel seçimlere olumlu anlamda taşıyacaktır.
Muhalefet partilerinin siyasal çalışma koşullarının gittikçe zorlaştığı bir süreçte halk adına, demokrasi adına, barış adına, adalet adına, emek adına, kadının ve yaşamın özgürlüğü adına politika üretip, mücadele etmek süreç itibarıyla başlı başına onurlu ve cesaret isteyen bir tutum davranıştır.
Unutulmalı ki, siyasette rasyonalizm, yani akılcılık önemli bir yer tutar.
Yoksa gerisi laf ü güzaftah ibaret olur!