İÇİMDE BİTMEYEN GÜZ SANCISIDIR 6-7 EYLÜL OLAYLARI!             

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

  İÇİMDE BİTMEYEN GÜZ SANCISIDIR 6-7 EYLÜL OLAYLARI!

            Türkiye futbolunun efsanelerinden biri olan aslen Rum olan Lefter Küçük Andonyanis de, olayların mağdurlarından oldu. Lefter, o günleri şöyle anlatmıştı: “15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. Sonra çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.”

           Cumhuriyet öncesi imparatorluğun bir arada, yan yana,  iç içe  yaşayan mutlu çocuklarıydı onlar.

           Sırasıyla… Türkler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Arnavutlar, Kürtler ve diğerleri…

             Aynı havayı teneffüs eder, aynı tastan su içer, aynı kaptan yemek yerlerdi.

           Milliyetçiliğin yükseldiği yıllar başlamıştı.

           İmparatorluğun son yılları, bir arada yaşayan halklar, inançlar için felaketin habercisi; umut bağladıkları cumhuriyet sonrası yıllar ise, yaşanan ve yaşanacak olan  felaketlerin devamıydı.

             Mübadele, tehcir, göç, ölüm;  onlar için artık onlar için sosyal-tarihsel birer trajediydi.

           Kin nefret tohum artık bir kere serpiştirilmişti halkların yaşadığı bu kadim topraklara.

              Halkları birbirine düşmanlaştıracak kim, nefret tohumları artık filizlenip boy vermeye başlamıştı bin bir çiçekli bahçenin barışa hasret topraklarında.

           Henüz 12-13 yaşlarındayım. 1974 Kıbrıs Harekatı öncesi yaşadığım kentin  okullarında, sokaklarında, ev ve kahvehane sohbetlerde;  milliyetçi, şoven  şahlanışlar zerk ediliyordu körpecik bedenlerimizle  körpecik beyinlerimize.

           Sevdalarımız, aşklarımız birer birer öldürülürken, çiçeklerimizde birer birer soluyordu bin bir çiçekli bahçelerimizde.

            Yavaş yavaş,  bir arada yaşama kültürümüz yok ediliyor,  bin yıllık, on bin yıllık  ortaklaştırdığımız bir arada yaşam  hikayelerimiz silinmeye çalışılıyordu hafızalardan.

           Sözlerini tam hatırlamayabilirim…

           Sanırsam şöyleydi: “Elimde Keskin Bıçak/Yarim Beni Vuracak/Çatla-Patla Makariyos/Kıbrıs bizim olacak!”

           Sokakta, okulda, bulunduğumuz her yerde  “Milli” bir kabarışla, gür bir sesle, koro halinde haykırmamız isteniyordu büyüklerimiz, öğretmenlerimiz tarafından.

           Her okuduğumuzda,  “milli ve mutlu”  gururlu gözlerle başımızı okşayan eller halen dün gibi hafızalarımızda.

           Milli bayramlarda sürekli elimizde temsili tüfek ve altımızda, süngüyü kalbinin üzerinde tuttuğumuz ve  “korkarak bizden  aman dileyen Fransız ve Rum/Yunan  tohumu Askerler!”

           Tabi ki bizler, yaşananların anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek akli, ruhi ve bedeni durum açısından farık ve mümeyyiz değildik henüz o “milli şahlanış” yılların da.

           Tam düzeldi, düzelecek deniliyorken, “Güz Sancısı”  derin bir yara açtı yüreklerde.

           “Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs’ın Türk azınlığına karşı bir saldırı hazırlığı içinde” haberinin altı,  Hürriyet gazetesinin yazı kurulu misilleme tehdidiyle karşılık vererek “İstanbul’da, saldırabileceğimiz yeteri kadar Rum’un yaşadığını”  ile dolduruldu.

         İstanbul Ekspres adlı akşam gazetesinin 6 Eylül 1955 tarihli bir haberine göre, Rumlar, Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki evde bir bombalamıştı!

           Ve önceden planlanan ve asparagas haberler üzerine başlayan olaylarda: İstanbul’daki saldırıda 74 kilise, 1 havra, 8 ayazma, 3 manastır, 3584’ü Rumlar’ a geri kalanı Ermeni, Yahudilere ait 5583 işyeri yağmalanır ve yıkılır. İzmir’de ise 14 ev, 6 dükkan, 1 pansiyon, Katolik Kilisesi, İngiliz Kültür Evi talan edilir ve yakılır. İstanbul’da 200 civarında tecavüz olayı gerçekleşir. 3 kişi ölür, 30 da yaralı tespit edilir. İzmir’deki saldırılarda ise 57 kişi yaralanır. İstanbul’da ve İzmir’de olaylardan hemen sonra örfi idare (sıkıyönetim) ilan edilir. 1924 yılında 1 milyon olan İstanbul nüfusunun 280 bini Rum’du. Olaylar sona erdiğinde İstanbul’da kalan Rum nüfusu 1500-2000’di.

           Yaşanan  6-7 Eylül Olaylarının üzerinden 40 yıl geçtikten sonra, o günlerde Özel Harp Dairesinde çalışan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu gazeteci Fatih Güllapoğlu ile yaptığı bir röportajda, “6-7 Eylül olayları Özel Harp Dairesi işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı” diyecekti.

           Bu topraklar,  acılara, trajedilere ev sahipliği yaptı ve hala yapmaya devam ediyor.

           Yaşanan olayların faturası , o dönemin Sol- Sosyalistlerine kesildi oyun kurgulayacıları tarafından.

           Bugün yaşananlar, sonuçları ve şiddeti bakımından ‘6-7 Eylül olayları’ dönemindekine kıyasla daha düşük profilli belki, ama yüklenen siyasi anlam ve sürecin organize biçimde yürüme hali aynı aklın güncel versiyonu olarak karşımıza çıkıyor ve çıkmaya devam ediyor.

           Umarız ve dileriz ki, bir daha böyle acılar, trajediler yaşanmasın.

           Halkların bir arada kardeşçe, özgürce  yaşadığı bir ülke hepimizin ortak hayali olsun

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir