İNSAN HAKLARIYLA İNSANDIR!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Başta insan hakkı olmak üzere, gezegenimizde yaşayan her türlü canlı üzerinde hak ihlallerinin yaşanmadığı, bir ülke ve dünya özlüyorum.

 

Yazıma başlarken, insan hakları haftası nedeniyle bu mücadelede yaşamlarını yitiren insan hakları savunucularını saygı ve özlemle anıyorum.

 

Doğal olarak, insan hakları denince, sadece “insan hakkı” gelir akla.

Doğrudur. Ancak, öncelik, “insan hakları” olmak üzere; insan, hayvan, doğa ve çevresel zenginliklerimizin korunması hakları da, mücadelemizin bir parçası olması gerekir diye düşünüyorum.

 

Gelelim insan hakları meselesine…

 

Savaşlar, çatışmalar, ölümler ile otoriter ve totaliter rejimlere… Birinci ve özellikle ikinci dünya savaşlarında yaşanan insan hak ve ihlallerinin artması sonucunda, uluslararası kamuoyunda farkındalık yaratmak için, Birleşmiş Milletlerce 1948 yılında yapılan toplantıda, her yılın Aralık ayının 10 gününü tüm dünyada ‘İnsan Hakları Haftası’ olarak kabul ederek karara bağlamıştır. Evrensel hukuk kuralları da bir beyanname ile tüm dünya ülkelerine deklere edilmiştir.

 

Savaşlar, çatışmalar, ölümler ile otoriter ve totaliter rejimler, insan temel hak ve özgürlükler açısından, evrensel hukuka aykırı, baskıcı, hukuk tanımayan, ihlaller ile bilinir.

 

Hak ihlalleri ile ilgili tutulan veri ve istatistikler, dünyada, en çok insan hak ve ihlallerinin yaşandığı ülkeler, genellikle 3. dünya ülkeleri olduğu sonucunu da ortaya çıkarmıştır.

 

Türkiye, bu kategoride, kendi elinde bulundurduğu rekorunu egale ede ede şampiyonluğa biraz daha kendinden emin adımlarla ilerliyor! Özellikle, ülkemizde bu alanda faaliyet yürüten İnsan Haklar Derneği ile İnsan Hakları Vakfı, kendilerine iletilen veya iletil(e)miyen temel hak ve özgürlüklere ilişkin ihlaller raporunu her yıl düzenli olarak kamuoyu ile paylaşıyor.

 

Daha doğrusu, her yıl dünyada ve ülkemizde yaşanan ihlaller sonucu ortaya çıkan, bir yıllık acı ve kara bilançonun, İnsan Hakları Haftasında yüzümüze çarpılışına tanıklık ediyoruz. OHAL dönemiyle artan baskılar ve insan üzerindeki hak ihlalleri ile ilgili; gerek genelde İnsan Hakları Genel Merkezi’nin, İnsan Hakları Vakfı ile birlikte açıkladığı ihlaller, gerekse de özelde Mersin Şubesi Derneği Başkanı Sayın Ali Tanrıverdi’nin Mersin yerelinde son bir yılda gerçekleşen ihlallere dair açıkladığı istatistiki bilgiler ürkütücü boyuttaydı.

 

Özellikle OHAL’ den sonra, baskı ve ihlallerin, bir önceki yıla oranla yüzde yetmişlik bir artış gösterdiğine dair istatistiki rakamlar karşımıza çıkıyor.

Bu yüzden insan hakları haftasında ortaya çıkan tablo, demokrasimiz açısından geldiğimiz yeri ve dünyadaki sıralamamızı belirlemektedir.

Demokratik yaşamın kurallarını belirleyen evrensel hukuk kuralları, maalesef yasaklar manzumesine dönüşmüş durumda.

Basınının, üniversitelerinin, bireyinin özgür olmadığı; adliyelerinin, hapishanelerinin, hastanelerinin tıklım tıklım dolu olduğu bir ülkede insan temel hak ve özgürlükleri konusunda iyimser olmak saftiriliktır.

 

“İnsan, insanın efendisi olamaz. İnsan köle doğmaz, köle yapılır.”

 

Önümüzdeki kara tabloyu tersine çevirmek, ihlallerin yaşanmadığı, demokratik, laik, çağdaş özgür yaşamı hayata geçirecek yegane yolun insan hakları mücadelesinden geçtiği unutulmamalıdır.

 

Bu nedenle mücadeleye ortak olmak ve bu tür kurumları sahiplenmek, insan hakları mücadelesini yükseltmek, yaşamın bize dayattığı insan olmaktan kaynaklı tarihsel sorumluluktur.

 

Aksi taktirde, bugün ‘İnsan Hakları Anıtı’nı güvenlik bariyerlerle kuşatanlar; hiç kuşkunuz olmasın yarın hayallerinizi, özlemlerinizi, yüreğinizi, daha doğrusu bütün geleceğinizi de, sonsuza kadar ören çelik bariyerlerle kuşatırlar!

 

Son olarak…

Bütün insanlar haklarıyla beraber özgür ve eşit doğarlar. Bu nedenle, başta insan hakkı olmak üzere, gezegenimizde yaşayan her türlü canlı üzerinde hak ihlallerinin yaşanmadığı bir ülke ve dünya özlüyorum.

 

Ya siz?..

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir