Sonunu bildiğimiz hiç bir şey mutluluk vermez… Ara sıra uzağa baktığımız zamanlar vardı.Hayal kurmanın,şarkı söylemenin,dans etmenin kıymetli olduğu zamanlar Başkalarını en az kendimiz kadar değerli bulduğumuz,önemsediğimiz,değer verdiğimiz,paylaştığımız zamanlar. Birden bire bir şey oldu;çok şey oldu.Tüm erdemli hisler aniden yerini olmazlara,umursamazlığa,bencilliğe, kötülüğe bıraktı ve çoğunluğa hükmeden bu lanet değişim tüm aynaları kırdı.Elimizi,gözümü,göğsümüzü kanattı. Duyamadığız,göremediğimiz,konuşamadığımız zamanlara doğru akan saatler,aylar,yıllar ve çürümeye mahkum biz ahval-i beşer…
Dokunun pek kıymetli olduğu elim bir iklimdeyiz.Ne vakit böğrümüze taş deyse, sancımızı çoğaltan,yumrumuzu büyüten ve kendimizi nadide bir uçurumun kenarına iten tuhaf bir alevin içine itinayla yerleşip, yeni acıları solumaya bırakıveriyoruz kendimizi. Aslında garip olan tüm bu geçişlere olan hazırbulunuşluğumuz elbette.
Yaşamın en tatlı kısmıyla kucaklaşırken bile en olmaza göz kırpıp her an bitecek kaygısı güderek,mutluluğa olan uzaklığımızın altını çizme gayretiyle yüzümüzü düşürüp, penceremizi kapayıveriyoruz,tetikte,her an tetikte. Kendiliğinden mi geldik bu delilik mertebesine? Elbette hayır.Kim istemez kendini net sade küçük bir dünyanın egemenliğine teslim etmeyi?Hangimiz korunaklı alanlar bulup sonsuza kadar o alanlardakalma hayaliyle yanıp tutuşmadık?
Hangi yürek yavaş yavaş yorulmadan acımadan,telaşsız, ağrısız ve sızısız çarpma özlemini hissetmedi kendinde? Böyle bir dünyanın öyle bir ülkesinde acıyla yoğrulmuş,kavgayla kavrulmuş büyük bir şehrin küçük bir mahallesinde sıradan ama boyalı ama badanalı bir evde,filmin, müziğin ve tarihin hakimolduğu odalar,kitaplar arasına yığılıp kalma hayalinin,yahut sırtına çanta atıp uzağa çok uzağa kaçma fikrinin epeyce konuşulduğu,yalnızlıklarımızın tırmanışa geçip,hüzün ve mutsuzluğa eşlik etmesinin sebebi yegane midir?
Elbette hayır.Birşey oldu derkeni herkesler bilirde,asıl; bizim bu gemiye koşar adımlarla ulaşır olmamız daha sorgulanır.Neden bu denli çabuk davrandık,neden sesimizi aniden kıstık,neden içimize daha içimize gömüldük.En daha sı bu mutsuzluk içinde en yakınlarımıza, en sevdiklerimize,en kıyamadıklarımıza yani biz olana,bizden olana yumruklarımız gösterdik,kırdık,incittik,savdık,savrulduk. En kolayı bu olduğundanmı gücümüzün yettiği bu kadar olduğundan mı; Elbette evet,elbette aynalar kırılacak,pencereler kapatılacak,odalar kilitlenecek.Buna tarafmıyım?Asla,aynaları kırmayalım.Güne başlamadan ve geceyi kapatırken günde iki doz aynaya bakmaktan yanayım.