KESK Mersin Şubeler Platformu, “Lice’den İkizdere’ye doğa katliamını durdurun” başlıklı basın açıklaması gerçekleştirdi.
KESK Mersin Şubeler Platformu, ekolojik dengenin yıkımının bir sonucu olan pandemi ile uğraşılırken bir taraftan da orman kıyımına devam edildiği vurgusuyla bir basın metni yayınladı.
“AKP iktidara geldikten sonra, ülkede yaşanan siyasal, sosyal ve ekonomik tahribatlar dışında ekolojik tahribatlar ile de kamuoyu maalesef meşgul edilmektedir” diye belirtilen açıklamada, Normal şartlarda bu doğa katliamları illegal bir şekilde yapılırken şuan bizatihi AKP hükümeti döneminde yasallaştırılmaktadır. Lice’den Salda Gölüne, Bergama’dan Cerattepe’ye, Mersin Akkuyu’dan Kazdağılarına ve en son buradan da İkizdereye, kadar her yerde ayrı bir uygulama yapılarak doğa katliamını gerçekleştirmektedirler. Altın madeni şirketleri iktidarın eliyle delik deşik ediyorlar toprağı. Türkiye’nin yeraltı zenginlikleri yerli ve yabancı patronlara peşkeş çekiliyor. Kurulan maden ve taş ocakları bölge halklarının hem sağlığını hem de geçim kaynaklarını ellerinden alırken geride kimyasal maddelerin bulaştığı sular, ekolojik yapısı bozulmuş toprak ve tüm dengesi bozulmuş yaban hayatı kalıyor. Doğa karşısında kendini iktidar olarak gören erk zihniyetinin yaşadığı çevre ile uyumlu yaşamak yerine hakim olma, gücü tahkim kılma arayışı ekolojik tahribatları doğurmakta ve buda iklim değişikliğine ve insanlık dahil tüm canlıların binyıllarca etkisi altında kalacağı ekolojik değişimlere sebep olmaktadır. Ayrıca sistemlerin görevi ormanları koruma olarak esas alınmalıdır” ifadeleri yar aldı.
Tüm dünya ekolojik dengenin yıkımının bir sonucu olan pandemi İle uğraşırken, orman kıyımına devam edildiğinin vurgulandığı metinde, “Unutmayalım ki doğa varsa biz varız. Anayasamızın 56. maddesi; çevreyi korumak devletin ve vatandaşın görevidir; yine 169. maddesi; Ormanlara zarar verebilecek hiçbir davranışa izin verilemez; der. Mersindeki sivil toplum kuruluşları olarak, bir yörenin bitki örtüsünü hiçbir ön çalışma yapmadan, yine yörede yaşayan insanlar bilgilendirilmeden yok edilmesini doğru bulmuyoruz. AKP iktidarı döneminde çevre ve doğal kaynaklar sermayenin hizmetine açılarak bir bir yok ediliyor. Son olarak, Rize’nin İkizdere ilçesindeki İşkencedere Vadisi’nin Cengiz İnşaat’ın yağmasına açılarak, taşocağı ve diğer yıkım projeleriyle yok edilmesinin önünü açan projeye izin verilerek çevre katliamlarına bir yenisini daha eklenmek isteniyor. İkizdere Vadisi inatla talan edilmek isteniyor. Karadeniz kıyısında yapılacak liman projesi için Cengiz Holding eşsiz ekosistemini yok etme pahasına İkizdere’de taş ocakları açıyor. Jandarmanın himayesinde iki haftadır eşi görülmemiş bir şekilde köylüye ve doğaya zulüm yapılmaktadır. Dozerler yüzlerce ağacı ve dereyi yok ederek ilerlemekteler. Cengiz’in talanını durdurmak için köylülerin direnişleri jandarmanın baskısıyla engelleniyor. İşte tüm bunlar olurken bugün Bakanlık yetkilileri halkın katılımı toplantısında her şeyin yolunda olduğunu, projenin kimseye zarar vermeyeceğini söylediler köylülerin yüzüne baka baka” denildi.
AKP’nin su kaynaklarının sınırsızca sömürülmesine izin verdiği belirtilen metnin devamında ise şu sözler yer aldı:
“Orman alanlarının talanının önünü açıyor. Derelerimiz, ormanlarımız, sit alanlarımız, madenlerimiz çevresel etkileri düşünülmeyen, sadece kar odaklı politikalara alet ediliyor. Kıyılar, ormanlar, meralar, yaylalar; enerji tekellerine, maden firmalarına, turizm yatırımcılarına, yandaş inşaat şirketlerine birer birer tahsis ediliyor. İktidar bu yandaş şirketler eliyle taş ve mermer ocaklarıyla, tuğla fabrikalarıyla, demir madenciliğiyle ve çimento üretimiyle de dağı, taşı, doğayı yiyip bitiriyor.
Bir holdingin çıkarlarını ülkenin doğal varlıklarından ve halkın yaşama hakkından daha önemli görenlere karşı el birliği ile sizleri İkizdere’de ve ülkemizin dört bir yanında doğa talanına karşı mücadele edenler ile dayanışmaya davet ediyoruz. Susmayacağız! Yaşam alanlarında karar halkın olacak! Saray rejimi ve rant ortağı beşli çetenin memleketin kaynaklarına verdiği tahribat, 19 yıllık yağma ve talan öyküsü, belki ciltler dolusu kitaba sığacak kadar kapsamlı bir konu. Fakat bizler İkizdere’de suyuna, toprağına sahip çıkan ve doğa talanına karşı direnen halkın haklı mücadelesinin yanındayız! Doğa talanını yapanlardan, yaptıranlardan, izin verenlerden, susarak ekolojik suça ortak olanlardan hukuki, siyasi ve ahlaki bakımlardan hesap soracağız.”