KISIRDÖNGÜ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Almanya 50 bin hemşire ve hasta bakıcı alacak ve bunları özellikle Türkiye’den alacak. Geçen ay Alman Federal Sağlık Bakanlığı bakım hizmetleri için 13 bin yeni kadroya ihtiyacı olduğunu duyurmuştu. İhtiyaç kadro ile kursiyer arasında bu fark federe düzeylerde de Almanya’nın sağlık sistemini Türk hemşire ve hasta bakıcılarına emanet etme eğilimi içinde olduklarını mı gösteriyor, bilemiyoruz. Anlaşmanın hangi eyaletin bakanlığı ile yapıldığını haberin veriliş biçiminden pek anlayamıyoruz.

Göçmenlerin uzun yıllara yayılan eğitim süreçleri boyunca staj yaparak asgari bir geçim olanağı sağlayacakları söyleniyor. Aylık 800-950 Euro staj ücreti artı kalacak yer ve yemek. Bugünkü kur ile Türkçeye çevirince 5-6 bin TL civarında bir ücret. Üç yıl sonunda eğitimini bitirip maaşlarını 2.600 Euro’ya çıkarma yanında, Alman yurttaşlığı, yerleşim hakkı gibi vaatler sunuluyor. Oysa şu an itibari ile Almanya’da bakım hizmetinde çalışanların ücretlerinin düşüklüğü, toplu sözleşme olanaklarının olmayışı gibi konular da gündemde. Bu işi daha cazibeli hale getirmek için yapılan iyileştirme çalışmaları sonucunda ancak ücreti ortalama 2.500 Euro civarına çıkarma olanaklarından söz ediliyor. Stajyer elemanların bu maaş seviyesini tutturabilmesi için fazladan eğitim alması, uzun yıllar hem çalışıp hem okuması gerekiyor. Yurttaşlık eğitimi ve hakkı alabilmek için de yüksek düzeyde Almanca bilgisi şart. Stajyer maaşı Almanya standartlarında ancak geçinmeye yetecek düzeyde ama buna razı olan işsiz göçmen gençler için büyük bir umut kapısı elbet.

Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde bakım hizmeti sosyal bir insan hakkı olarak görülüyor. Özellikle 60 yaş üstü nüfusun ihtiyaçlarına yönelik talep oldukça büyük. Nüfus gittikçe yaşlanıyor. Yönetim bilgisi veren üniversite ve enstitülerde yıllardır bu yaşlanmış nüfusun gereksinimlerini anlayabilmek üzere istatistik ve projeksiyonlara dayalı derin çalışmalar yürütülüyor. Federal yönetim ve eyalet düzleminde birçok kamu kuruluşu ortaklaşa projeler geliştirerek geleceğe hazırlanıyor. Bakım hizmetinin standartları da oldukça yüksek. Hastanelerde, yaşlı bakım merkezlerinde ve evde bakım için çeşitli seçenekler sunuluyor yurttaşlara. Bu hizmetler özel sigorta sistemiyle finanse de ediliyor. Sıkıntı bu yüksek standartlı, meşakkatli hizmeti sunacak olan yeni bir nesil yetiştirmekte. Bu insan hakkının var olması, göçmenlere sıkı sıkıya bağımlı. Türk göçmenler kur farkı nedeniyle aldıkları düşük ücrete kolay razı olduğu için işgücü piyasasında cazibesini korumaya devam ediyor. Üstelik dil engeli ve alışkanlık geliştirememiş olmaları gibi nedenlerle ilk kuşakta haklarını kolayca fark edip talep de edemiyorlar. İkinci ve üçüncü kuşak ise inceltilmiş entegrasyon politikaları ile sisteme kolayca uyumlaştırılabiliyor. Bu bir kazan-kazan kısırdöngüsü. 50-60 yıl önce göçmen emeği üzerine yükselen sanayi döneminde olanlar oluyor ve tarih yine tekerrür ediyor. Elde kalanlar gurbetlik, hasret, sıla, hiçbir yere ait olamayan, insanına yabancılaşan emekçi nüfus kitlesi.

Türkiye’de ise bakım hizmetleri politikası, geleneksel aile içi emeğe bağımlılık üzerine kuruluyor.  Belli bir yaşın üzerine çıkmış insanların mümkünse sokağa çıkmaması, ortalıkta görünmemesi isteniyor. Emekli maaşı ya da minik devlet yardımları ile karın tokluğuna bir yaşam. Sağlık hizmetlerine, ilaca kolayca ulaşamayan yaşlılar, belki de küçük birkaç bakım hizmeti ile giderebilecek yoksunluk ve acılar ile baş başa kalıyorlar.

Bakım hizmetleri sektöründe görev alanların işsizlik, taşeronluk, güvencesizlik, uzun çalışma süreleri, düşük ücret, uzmanlık bilgisine erişimlerindeki sorunları, özel hastane uygulamaları ile iyice derinleşti. Çat pat dil öğrenip giderlerse en iyisi. İşsizlik sorununu da biraz olsun yumuşatmış olurlar. Yıllar sonra yaşlı ebeveynleri hayatta kalmışsa, üç beş kuruş gönderip gönüllerini de alabilirler.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir