Elektrik açığımız var, karanlıkta mı kalalım vs. yalanlarına halk ikna edilemeyince, son çare propagandanın diğer yününe başvuruldu. Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’ın “güç nedir” sözüyle başlayıp, UNESCO ödüllü Prof. Dr. Bilge Demirköz’ün “geleceği planlamak için daha fazla enerjidir” sözleriyle devam eden kamu spotu da halkı nükleer santrallere taraftar yapmanın aracı olarak devreye sokuldu. Ülkemiz açısından çok değerli olan bu iki bilim insanının böylesi bir reklamda oynarken cevap vermeleri gereken pek çok soru var.
% 51 hissesi Rusya devletine ait olan ve onlar tarafından yapılarak, işletilecek olan bir nükleer santralin için “güç bunun neresinde, kirlenen toprak, su, hava bizim. Canlı yaşamını kaybeden deniz bizim.Elektriği satacak santral onların dersek, bir cevabınız var mıdır?
Almanya’nın kademeli olarak 2022’de Nükleer enerji üretiminden çıkmayı planlayarak ömrü dolanları kapatma ve yenilerini yapmama kararını aldığı bir dönemde Nükleer santral güç müdür? Yoksa başa bela mı?
Japonlar Sinop’ta yapılacak NGS’nin maliyetini 20 milyar dolardan, 40 milyar dolara çıkardılar. Kurulum maliyetinin pahalılığı göz önünde bulundurulduğunda, kaça mal olacağı belli olmayan Akkuyu NGS için kaça mal olursa yapacağız demek güç müdür? Sadece elektrik üretecek bir sistem kurulacağı, sanılanın ve söylenenin aksine ne uzay çağı nede nükleer güç için bir gelişme olmayacağı bilindiği halde “tornacının yanındaki çırak gibi bakarak öğrenilecek” ne vardır?
Nükleer atıkların depolanmasının dünyanın her yerinde sorun olduğu bilinmektedir. Almanya’nın elindeki nükleer atıkları 2.2 milyon dolara mal olan varillerde geçici olarak tuttukları da bilinmektedir. Bu durumda üretimi pahalı, atığı başa bela Nükleer santrale gerek var mıdır?
Evlerde 21 kuruşa kullandığımız elektriği Nükleer santrali işletecek Ruslardan toptan fiyatına 0. 1235 dolar yani 50 kuruşa hemde 15 yıl boyunca (dolara bağlı artışa rağmen) satın alma garantisi vermekle gösterdiğimiz güç, neyin gücüdür?
Fukuşima Nükleer santralinin patlamasının zararının 300 milyar dolar olduğu belirtiliyor. 1986’da Çernobil patlamasından bu yana Çernobil kenti ve etrafının 30 yıl boyunca yerleşime kapatıldığı, Belarus ve Ukrayna’nın bütçelerinin % 5-9’u kadar miktarı patlamanın zararları ve tedavi masrafları için ayırdıkları düşünüldüğünde, güç nedir? Güç; bugünden yarını şekillendirmekse, yarını yok ederek ekonomik olarak ta çökertecek bir uygulamada ısrar etmek midir?
Sonuç olarak; nasıl yapıldığı ve ne kadar güvenli olduğunu tartışmalı, kaça mal olacağı belirsiz. Ürettiği elektriği alma zorunluluğu var. Bağımsız değil yapan şirkete ve ülkeye bağımlı. Patlayınca suyu, havayı, toprağı kirlettiği için onlarca, hatta yüzlerce kilometre etrafı yerleşime kapatılıyor. Patlama sonrası oluşacak zararların telafisi ve tedavi masrafları için yüzlerce milyar dolar para harcanıyor. Temiz değil aksine telafisi mümkün olmayan bir kirlilik söz konusu. Yapımına harcanacak paranın dışında iki üç katı fiyata elektrik alınması nedeniyle pahalı.
Hiçbir aşamasını kontrol altında tutamayacağımız bu Nükleer enerji santrallerinde, bütün bunlar üzerinden söylenecek tek söz var “kontrolsüz güç güç değildir.”