Kudüs; farklı inançları sembolize eden mabetleri ve farklı dinsel ritüel zenginliğiyle, üç semavi din olan Musevilik, Müslümanlık, Hristiyanlık için kutsal bir kenttir. Her üç dinde, özellikle kökten dinci Filistinli Müslümanlar ve İsrailli Yahudiler, Kudüs üzerinde kıyasıya bir hak iddia ediyor.
Şöyle ki;
Kayıp 12 İsrail kavminin birleşmesiyle milattan önce 1000′ de Kudüs’te ilk Yahudi devleti kuruldu. Yahudiler ilk mabetleri olan Süleyman Tapınağı’nı da Kudüs’te bugünkü Mescid-i Aksa’nın olduğu bölgede kurdu.
Hristiyanlar için ise Kudüs, Hz İsa’nın çarmıha gerdirildiği, hacı oldukları Kent anlamını taşıyor. Kudüs, Müslümanlar içinde kutsal bir kent. Şehir, ilk kıble ve Hazreti Muhammed’in miraca yükseldiği yer olarak kabul ediliyor.
Binlerce yıldan beri, Osmanlı İmparatorluğu başta olmak üzere, egemenlik anlamında sürekli el değiştiren Kudüs kenti, etnik, dinsel-mezhepsel sorunlar nedeniyle fokur fokur kaynayan Ortadoğu ateşinin yumuşak kararlarından bir bölge.
Ortadoğu denkleminde özellikle, Ortadoğu ülkelerinin kendi aralarındaki iç hesaplaşmanın da bir nevi kutsal arenası, emperyalist ülkeler içinse bir tahterevalli!
Zaman zaman tansiyonu düşen ve çözüm arayışlarının denendiği bölgede, ABD Başkanı Trump’ın, yarı halde sönük ateşin üzerine benzin döken ‘Kudüs’ hamlesi, zamanlama açısından düşündürücüdür.
Bana sorarsanız, Kudüs’ le ilgili kalıcı çözümün kararı bölge halklarına ait olmalı.
Ben, bölgedeki gelişmelere dinsel açıdan bakmakta ziyade, demokratik bir pencereden, demokratik bir Ortadoğu ve de insani temel hak ve özgürlükler açısından bakarım.
Yıllar önce FKÖ( Filistin Kurtuluş Örgütü, bu nedenle enternasyonalist bir karaktere sahip olduğundan, İsrail’ karşı yürütülen kurtuluş mücadelesinde, başta Türkiyeli devrimciler olmak üzere, dünyanın dört bir yanından enternasyonalist bir dayanışmaya sahne olmuştu.
Bugün ise tam tersi bir durum yaşanıyor. “Her Ulusun Kaderini Tayin Hakkı Vardır” prensibine göre Bağımsız Demokratik Filistin Devleti’nin uluslararası meşruiyeti kabul edilmek koşuluyla, üzerinde hak iddia eden üç semavi dini temsil adına, “demokratik özerk bölge” statüsüne kavuşturulmuş bir ‘Kudüs’ en mantıklı çözüm yoludur bence.
Yoksa ölüm, yıkım, acı, gözyaşı getirmekten başka bir işe yaramayan bu kayıkçı kavgası bir bin yıl daha devam eder. “Durup dururken Eniştem beni niye öptü?” misali Kudüs’ ün ABD Başkanı tarafından, “İsrail’ in başkentidir ilanı”, bana göre ‘malumun ilanı’ değildir.
İç siyasette sıkışmış Trump’ın bu tehlikeli hamlesi, bakalım siyasi, ekonomik kazanım olarak kime ya da kimlere olumlu olumsuz anlamda yansıyacaktır?
Trump’ın, içte yaşadığı siyasi tıkanmışlığı aşmak için yaptığı bu son hamle ile aradığı ‘Hayat Öpücüğü’, aynı tıkanmışlığı yaşayan bölge ülkelerinin mumla aradığı ‘Hayat Öpücüğü’ ne dönüşmesin sakın…
Tamda kurtlar sofrasının ortasındayız.
Bakalım bu ‘Hayat Öpücüğü’ kime ve kimlere yarayacak.
Bekleyip göreceğiz.