hasret bitmez
gül kokulu yangınlarda
cayır cayır bedenim
tutuşur yüreğim
ahengi olurum sazının tellerinde
Sivas ellerinde
oy kurban olduğum
umudum
kara duman sarmış dört yanımızı
zebaniler çıldırmış şansımıza
tanrı tanımazlar kuşatmış
daraldıkça çember
üstümüze üstümüze geliyor
kirli donlu elleri kan kokan
uluyarak saldırıyorlar
kaç asır böyle geçti
direnirim
ölüme meydan okurum
Pir Sultan Abdal gibi
yoldaşlarım tavizsiz
gündüz geceye dönüşürken
açmadan gözlerini aydınlık pencereme
aynı çatı altında yaşarken
nasıl da acımazsızsın
seni sürüngen haydut seni
saçının teline takılır umudum
yeniden yaşama dururken filiz
kırılırım incinirim
ezilir un ufak olurum
serden geçtim
senden geçmem habersiz
bilir misin 33 kurşunu
bilsen anlarsın Sivas’ı
Roboski’yi
ve Suruç ovansına uzanır yolumuz
33’lerle başlar
ve öyle kalır sarılmaz yaralarımız
bir mavi gökyüzüdür
zifiri karanlıkta umudum
hayallerimi çaldılar zamansız
bir daha tutabilsem ellerini
dokunabilsem tenine
gözlerinin rengine destursuz
alev alev saçlarını
benzemez hiç kimse güzelliğine
ne zafere giden Perikles
ne de Roma’yı yakarken Neron
Temmuz’da özgürlük tüter
yüreğim dumansız
hafiften bir türkü tuttururum
“katip arzuhalim yaz yare böyle”