Roma’da çalışan akrabalarını ziyarete giden İlyas, bir gün kendi başına dolaşırken ağaçlı çiçekli güzel bir parka denk gelmiş.
Parkı dolaşırken içinde mermerden güzel yapılı mezarlık varmış.
Rakamlarla doğum ve ölüm tarihleri yazılıymış.
İtalyanca ve İngilizce bilmese de rakamlardan ne kadar ömür yaşadıklarını anlamış.
Çünkü kimi mezarda yaşam ömrü 21 gün, kiminde 34 gün, kiminde 17 gün, 37 gün, 52 günü geçen olmamış.
Ama mezarların boyu da hiç bebek mezarına benzememiş upuzunlarmış.
Hayretler içinde kalmış.
Eve dönünce akrabalarına anlatmış şaşkınlığını.
Akrabası izin gününde beraber parka gidip bekçiye sorup işin sırrını öğreniriz demiş.
Nihayet pazar günü izinli akrabasıyla parka gitmişler.
Akrabası uzun zaman kaldığı için anlayıp ifade edecek kadar dil biliyor.
Bekçiye soruyor.
Bekçi, “Burası özel bir mezarlıktır. Buraya gömülen insanlar gerçek yaşını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar. Bundan 52‘yi geçen olmamış.”
Mardin’e dönen İlyas bir gün hastalanmış.
Oğullarını çağırmış ve vasiyet olarak mezar taşına şöyle yazacaklarını tembih etmiş.
“ İlyas-ı habır bitti / Anasından doğru kabre gitti. “
Not: Siz mezar taşına kaç gün yazdırmayı vasiyet edersiniz?