“Merhaba umutsuz dünyam”

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Röntgen sırası için uzun uzun bekliyorum, hastanenin öksürüklü koridorlarında…

Sedyede acil bir hasta duruyor.

Yüzünden, dudaklarından, gözlerinden acı kanıyor…

Bir ‘öteki’ bağırıyor hemen; “sıramı aldı, sıramı aldı… Suriyeli bunlar. Onlara öncelik veriliyor”

 

“Ablam acil hasta diyorum” umursamıyor..

Haliyle gürültü dinmiyor!

On iki yaşlarında anasının oğlu bir çocuk bu sefer, “öncelik hep, hep bunlara” diyor. “Bi gitmedi bu ….” diye ekliyor bilinç taşımayan küçük öfkesine…

“Yahu sedye de acil bir vaka var yapmayın” diyorum…

Dinleyen yok…

Uğultular pervasız uzuyor…

Röntgen sırası olduğu gibi uzun uzun sürmeye devam ediyor tabi…

Gelse de, gitsem diye iç geçirirken geldi sıra ve bitti…

Tekrardan geri döndüm hasta kabul noktasına. Ekranda öncelikli hasta Medine Çelik yazıyor.

 

“Sayın emekçim öncelikli hasta” diyorum.

“Çocuk hasta var. Daha sonra” diyor.

“Tamam abla” diyerek sustum.

Normal sıra: “buyrun sıra sizin.”

“Abla öncelikli! Sizi çağırırım.”

Normal sıra: “buyrun sıra sizin.”

“Abla öncelikli! Sizi çağırırım.” şeklinde beklemelerim devam ederken; nihayet sayın emekçim seslendi:

“Öncelikli hasta Medine Çeliiikk.”

Sağıma soluma baktım kimse yok.

“Sayın emekçi dost, biz biraz daha bekleyelim. Olur yaaa! Referans noktasında daha öncelikli biri gelir.”

Sadece güldü.

Çok kayıtsızsın deyip, utansın diye de bir tebessüm de ben yaktım.

 

İşimiz bitti deyip, normal hayata dönelim hesabı caddeyi arşınlıyorum. Bir markete uğradım.

“Merhaba abi nasılsın?”

“İdare eder.”

“Sen nasılsın?”

“Evlat hasta, gün boyunca kustu.”

 

Bir bilen devreye girdi.

“Salgın var! Hep Suriyeli çocuklardan. Uzaklaş Tekin. Hatta en yakın eczaneden bir antidepresan al.”

 

“Boş ver gerek yok, umutsuz olma!” diyerek üflüyorum insan yanıma…

 

Yağmur yağıyor, hava soğuk.

“Hızlı yürü, üşüme. Bir rüya gördün! Uyanınca gerçek olmadığını göreceksin” diyorum daaa!

Yol’da sıra sıra umutsuz hikayeler.

Kentin çöplüğüne dalmış bir Suriyeli, derdim derdine ortak olmak… Mahçup bir şekil de, “Abe çekme! Benim baba hasta, Yoksa benim ne işim var bu soğukta”

 

“Lanet olsun! Yaşamak zulüm!”

 

Bir sen eksiktin adliye kavşağı. Bir de yakınlarını bekleyen ötekiler.

 

Gece soğuk. Sokakta kediler ve Suriyeli çocuklar. Bir de adalet terazisi.

 

Geriye dönüp bakınca…

Her şey çok gerçekti.

“Merhaba umutsuz dünyam.”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir