Kentimizin mekânsal ve çevresel bağlamda, sağlıksız büyümesinin ardında birçok etken ve neden bulunmaktadır. Kentte toplumsal alanda yaşanan sıkıntılar her geçen gün derinleşiyor. Kapitalist anlayış geliştiği kentte rantla birlikte her yer betonlaştı. Beton yığının gelişti bir kent sağlıksız bir yaşam bırakıyor. Yeşil alanları yavaş yavaş yok olan kentimiz, nefes alınmayacak bir alan oluyor.
Bugün artık kentsel hizmet ve ihtiyaçların tıkandığı alanlarda, sistem kamu alanlarını özelleştirilmeyle önümüze bir çözüm modeli olarak koymaya çalışıyor. Ortaya koyulan modelle birlikte mafyalaşmış yapılar kanalı ile kentimizde belediyelerde, neoliberal politikaların, yağma ve talan uygulamalarını yaygınlaştıkça yaygınlaştı.
DBP’nin aldığı belediyelerde sistem yağma ve talan uygulamalarını var etmediği için OHAL ilanıyla birlikte kayyum atama yoluna gitti. Kentimizde de 44.643 oyla 29,82 yüzdelikle Akdeniz belediyesi yönetimine gelen DBP yerine kayyum atandı. Meclis çoğunluğun DBP’de olduğu bir belediyede meclis üyelerin içerisinde değil de kaymakamın atanması doğru olmadığı kesin bir şekilde ortadadır.
Kayyum politikalarıyla birlikte çoğu mahalleye hizmet gitmezken, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Hal, Şevketsümer, Çilek, Güneş ve Gündoğdu gibi mahallerde sokaklarda oluşan çukurlar her şeyi gözler önüne seriyor. Diğer yandan Kazanlı’da bulunan ceratta ceratta yumurtalama alanı ve endemik bitki olan kum zambağının yaşam alanı olan SİT alanına projeler yapılması, kayyum politikalarını ortaya koyuyor. Bunca politikaların tek bir kaynağı var. Bu da politikalarının halktan uzak olmasıdır.
Bu noktada, kentte yaşayan insanların önümüzdeki dönem, yerel seçimlerde ihtiyaçları olan temel yaklaşım, toplumcu ve halkçı belediyecilik anlayışıdır. Böyle bir yaklaşım ve anlayış ise katılımcılığın önünü açan, kentsel demokrasiyi temel alan, toplumun değişik kesimlerine karar alma süreçlerinde söz ve karar hakkı tanıyan bir politika olarak tarif edilebilir. Kentimiz de bu anlayış, MHP Belediyeleri eli ile hızla yok edilmiştir. Belediye başkanların kararıyla hareket edilen bir belediye değil. Yaşanabilir bir kent ortamı ve çağdaş bir belediye için, ilk koşul katılımcı bir yönetim anlayışının benimsenmesi olmalıdır.
Bu noktadan; 31 Mart yerel seçim öncesinde, kentimizin demokratik dinamik güçleri tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya bulunmaktadır. Halkın öz yönetim alanlarını ve ortamlarını tesis etmek, bunun için toplumcu bir anlayışla inşa etmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 31 Mart 2019 yerel seçimlerde, tüm kesimler açısından büyük bir önem ve öncelik taşır bir hal almıştır. HDP projesiyle onurlu duruş ve ittifak ile demokrasi inşa edebiliriz…