Seçimlerde AKP-MHP İttifakı gündeme geldiğinde, ittifakın kutuplaşmayı derinleştireceği varsayımı üzerinden Türkiye siyasal, toplumsal yapısı açısından olumsuz olduğunu yazmıştım. Ancak baskın seçim kararı sonrasında, mevcut siyasal koşullar üzerinden bir duruş alma zorunluluğundan olası ittifakların tartışılması gerekiyor.
Bu bağlamda ilk altı çizilmesi gereken nokta, CHP’nin 15 Milletvekilini İyi Parti’ye transfer etmesi ile Türkiye siyasal hayatında ezber bozduğudur. AKP ve MHP penceresinden bakınca, bu beklenmedik bir hamledir ve kendilerini toparlamaları hayli zaman alacaktır. CHP, 7 Haziran 2015 seçim sürecinde olduğu gibi, bir kez daha gündemi belirlemiştir. Dünden beri, görüştüğümüz CHP’liler bu hamleyi çok olumlu değerlendirmektedirler. Mağdur edilmiş birinin yanında yer almış olması dolayısıyla CHP ve Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na sempati sıçrama yapmıştır. Sempati sıçraması, seçimlerde (amaç bu olmasa da) oy artışı olarak karşılık bulacaktır. Bu CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısını olumlu etkileyecektir.
Ancak milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı ittifakı açısından farklı bir duruşun geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. CHP, her iki seçime de tek başına girmelidir. Seçim sürecinde, adalet yürüyüşünde başlattığı çıkışını / duruşunu tek başına sürdürmelidir. Böylece kendi duruşunu anlatma fırsatı bulacak ve desteğini de görmüş olacaktır. Alacağı desteğin büyüklüğü, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında, önemli sorunların çözümünde referans alınmasında etkili olacaktır.
CHP’nin tek başına seçimlere girmesi, seçim sonucu muhalefet lehine olduğunda, hayata geçirilecek çözüm önerileri, kendi düşündüğü çizginin dışında olduğunda, kendi seçmen tabanından gelecek eleştirilere karşı kendisini korumaya almış olacaktır. Bu olasılığın önemle göz önüne alınması gerekiyor. Çünkü Meral Akşener de sağ bir siyasetçi ve bırakın Kürt sorununu, “barış için imza atan akademisyenler” ve FETÖ ile hiçbir ilgisi olmadığı halde işten çıkartılan solcuların işlerine dönmeleri veya siyasetin merkezine yerleşmiş tarikatlar konusunda ne düşündüğünü dahi bilmiyoruz. Bunları belki sorun olarak dahi görmüyor olabilir. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası için hamle hazırlığının şimdiden yapılması gerekiyor.
Bu sorunların çözümü konusunda adımlar atılmaması, CHP açısından kötü sonuçlar doğurabilir. Bu aşamada, Cumhurbaşkanlığını muhalefetin adayının kazanması önemli bir başarı olsa da, sonrası üzerinde de düşünülmelidir. Hızla dibe doğru ilerleyen ekonomik krizin en az zararla atlatılması üzerinde çalışılması gerekiyor. Demokrasi, adalet, hukuk devleti inşa edilip, parlamenter sisteme de geri dönülebilir, ama bu adımlar ekonomik hamlelerle taçlandırılmaz ise, 24 Haziran’da elde edilecek başarı sürdürülemeyebilir. Özetle, seçimlere ittifakla değil, tek başına girilmesi gerektiğini düşünüyorum.
İkinci nokta, İyi Parti, Saadet ve Demokrat partinin kuracağı ittifak, stratejik olarak AKP veya MHP’ye oy veren kendi seçmenleri, baraj altı kalma korkusu olmayacağından, yani oylarının boşa gitmeyeceği düşüncesi ile kendi partilerinin ittifakına oy vereceklerinden, toplam oyları seçimlerde aldıkları oyların aritmetik toplamından fazla olacaktır. Bu da, AKP-MHP’nin, ‘cumhur ittifakı’, oylarının aritmetik toplamında çok daha az olmasına neden olacaktır. HDP’nin parti olarak seçime girdiğinde, % 6-7 civarında olan oyu, 10 puanın üzerine çıkmıştır. Benzer bir durum, merkez sağın oylarını almaya en yakın İyi-Saadet-Demokrat ittifakında da olup, ‘cumhur ittifakının’ seçmen tabanında büyük bir delik açabilir.
Ancak, İyi-Saadet-Demokrat ittifakının sağ seçmene çekiciliği, CHP’nin ittifak içinde olmasıyla olumsuza etkileyebilir. Zira maalesef, sağ seçmenlerde CHP karşıtlığı küçümsenmeyecek düzeydedir. Böylece 3 sağ partiye, AKP ve MHP’den gelecek “komünistlerle işbirliği yapıyorlar” negatif eleştirisi, daha baştan bertaraf edilmiş olunacaktır. HDP’nin de kendi adayı ile seçime gireceği düşünülürse, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalacaktır. Ülkenin içinde bulunduğu koşullar ve bu seçim atmosferinde, ‘cumhur ittifakının’ Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması, başka koşullar olsa dahi, çok zordur.
Bu aşamadan sonra, barışın, demokrasinin, hukuk devletinin inşasının nasıl sağlanacağı üzerine konuşmaktır.
23 NİSAN BAYRAMI KUTLU OLSUN. “GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ ÇOCUKLAR”.