Mersin’den Ulusala Bakış: DEİZM, LAİKLİK!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son günlerde özellikle gençler arasında deizmin yaygınlaşmaya başladığı üzerine haberler, yazılar okumaktayız. Nedir bu deizm? Neden yaygınlaşıyor olabilir? Ben de katılayım dedim tartışmaya…

Tartışmaya soru ile başlamayı tercih ederim. Hele de soruyu doğru biçimde sorulabilirse, doğru yanıta / çözüme ulaşmak da daha hızlı ve kolay olur. Konu bağlamındaki soru bence “insanlar inançlarını neden değiştiriyorlar?”

Sorun deizm, deistliğin ne olduğu değil, insanların var olan inançlarını bırakıp, başka bir inanışı benimsemeleridir; bunun nedenleridir. Bunu iyi veya kötü olarak değerlendirmiyorum, benim için önemli olan bunu anlamaya çalışmak. Aslında Sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın bir süre önce “İslam’da reform tartışmalarını” açmasının arkasında yatan nedenlerden biri de budur. Gerçi bence sorun onun düşündüğünden daha büyük ve çözüm de onunkinden farklı. İslam’da reform tartışması benim alanım da değil, haddime de değil.

Gelinen noktanın arkasında yatan, bazı çevrelerin İslami kuralları yanlış yorumlamaları değildir. Doğru veya yanlıştan ziyade, özellikle modern kentliler olmak üzere dinin, yaşam alanlarımızı git gide daraltmasıdır. Açılan imam hatip okullarının sayısının fazlalığıdır sorun. Dindar nesiller yetiştirme çabasıdır sorun. Bir kadronun gerektirdiği nitelikleri taşımayan ama sadece imam hatip kökenli diye atananlardır, insanların vicdanlarını yaralayan. Kadınları, kamusal / sosyal alandan dışlamaya dönük söylemlerdir / uygulamalardır. Kamuoyunda dindar olarak bilinen insanların, taciz, tecavüz gibi ahlaken kabul edilemeyen davranışlarının üstünün örtülmeye çalışılmasıdır. Bence hepsinden önemlisi, dinin siyasal tartışmaların merkezine alınmasıdır sorun; yani dinin siyasete alet edilmesidir. Dinin siyasete alet edilmesindeki doruk nokta, 15 Temmuz darbe girişimidir.

İnanç, din iktidar mücadelesi içine alınınca, karşı olunan gruba gösterilen tepki, o grubun inanışına / mezhebine de yönelir. Gruplar arasındaki tartışma inanç merkezli yürütülse de, aslında yaşanan iktisadi çıkar çatışmasıdır. Hedef tahtasına konan da, sadece karşı grup değil, onların inanış biçimleri oluyor. Böylece, mücadele boyutu / çatışma inançlar arası boyuta evriliyor; yani daha da derinleşiyor.

Peki bunu bir sorun olarak ele alırsak çözümü nedir?

Çözüm, laikliktir. Laiklik, basit tanımıyla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Bu tanımın toplumsal yaşama ilişkin sonuçları da çok önemlidir. Laiklik, toplumsal barış açısından önemlidir. Toplumlarda sadece farklı dinler yoktur, aynı mezhebi, inancı farklı yorumlayanlar da vardır. Bu farklılıkların bir arada barış içinde yaşamalarını sağlamanın yolu da, laikliktir; yani dinleri, inançları veya farklı yorumlarını iktidar mücadelesinin dışına itmektir. Din siyaset dışına, yani iktidar mücadelesi dışına itilerek, hem inanç özgürlüğü için gerekli ortam oluşturulur hem de din merkezli bir çatışma / kutuplaşma engellenmeye çalışılır. Avrupa’da laikliğin gelişimindeki birinci aşama budur. Böylece, insanlara kendi yaşamlarını kendi dinlerine / inançlarına veya inançlarını yorumlayışlarına göre belirleme özgürlüğü tanınır.

Özetle laiklik modern devletlerin, toplumların kurulmaları ve varlıklarını sürdürmeleri için belki de en önemli ilkedir diyebiliriz. Buna aslında Türkiye güzel bir örnek teşkil etmektedir. Türkiye’nin demokrasisi, toplumsal barışı sorunludur, ama vatandaşlarının çoğunun Müslüman olduğu diğer ülkelerden de daha iyi durumda olmasının nedeni Mustafa Kemal Atatürk ile gelen laikliktir.

Dindar nesil yetiştirmek için yapılanların sonucu, insanların dinden soğumalarına dönüşmektedir. Bu da, laikliğin bir yönüyle de, dini siyaset dışına çıkararak onu koruduğu tezini desteklemektedir.
Son olarak şunun altını çizeyim: deizm artıyor ama ateizm de artıyordur, çünkü toplumsal baskı dolayısıyla insanlar ateistim demekten korktukları için, deistim dediklerini de düşünüyorum.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir