Mersin’den Ulusala Bakış: MÜHÜRSÜZ OY PUSULALARI ÜZERİNE

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Sandık kurulu mührü olmayan oy pusulalarının geçerli sayılması, demokrasinin gerektirdiği serbest ve gizli oy verme ilkeleri ile bağdaşmaz. Gerekçeyi, demokrasinin tanımı söylemektedir.

Gücün halka ait olduğu sistem olan demokrasilerde sadece seçimlerin olması değil, seçimlerin nasıl yapıldığı çok önemlidir. Seçimlere ilişkin evrensel kurallar vardır. Bu kurallar hayata geçirilmemiş ise, demokrasiden bahsetmek de anlamlı olmaz. Daha somut ifade ile seçimlere ilişkin kurallar gücün halkta olup olmadığına, yani demokratik olup olmadığına, ilişkin göstergedir. Oy pusulalarında sandık mührünün olması bu çerçevede önemli ve zorunludur.

Gücün halkta olduğunu söyleyebilmek için, halkı oluşturan vatandaşların önüne farklı seçeneklerin gelmesinin önünün açık olması ve vatandaşların özgür iradeleriyle hareket edebilmeleri gerekir. Bu iki özellik hayata geçirilebilirse, karar verici halktır/vatandaşlardır diyebiliriz. Aksi, yani bu iki özelliğin hayata geçirilmesinde eksiklikler var ise, vatandaşların iradelerine müdahalelerin önü açılmış olacağından güç halkta değil, müdahale edebilme olanağına sahip olanlarda olacaktır. Diğer bir ifade ile seçim sonucuna göre iktidar (güç sahibi) belli olacağından, seçim sonucunu etkileyebilenlerdir gücün asıl sahibi. Demokrasi kavramının içinin doldurulabilmesi için, seçimlere ilişkin kurallar çok önemlidir. Bu ortamı sağlamanın yolu da genel hak ve özgürlüklerin sıkı biçimde korunması ile olanaklı olabilir.

Demokrasi, ancak genel olarak hak ve özgürlükler sıkı biçimde korunduğu zaman hayata geçirilebilir. Demokrasinin öngördüğü seçimlere ilişkin ilkesel kurallar, tek dereceli olma, genel ve eşit oy, serbest oy, gizli oy verme ile açık döküm ve sayım ile sınırlı değildir. Düşünceyi açıklama özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, dernek kurma özgürlüğü, bağımsız medya, belli oranda sosyal devlet ile hak ve özgürlükleri sıkı koruyan (bağımsız ve tarafsız yargı içinde) hukuk devleti gibi özellikler de demokrasi için olmazsa olmaz koşullar arasındadır. Bu özellikler hayata geçirilebilirse ‘farklı siyasal görüşler arasında siyasal iktidar yarışı eşit koşullarda’ olabilir ve ‘siyasal iktidarı kullanacak organların halk tarafından serbest seçimlerle belirlendiğini’ ileri sürebiliriz. 13.03.2018 tarihinde kabul edilen 7102 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun” ile yapılan bazı değişiklikler, işte bu yüzden sorunludur.

7102 sayılı Kanunun 9. Maddesi ile 298 sayılı Yasanın 98. Maddesine şu hüküm eklenmiştir: “Ancak, üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılamayan zarflar geçerli sayılır.” Bu değişiklik, seçmen olan vatandaşların kendi özgür iradeleri ile seçme haklarını kullanmalarını ifade eden serbest oy ve bunun hayata geçirilmesini sağlayan gizli oy verme ilkesine halel getirme potansiyeli taşımaktadır. Neden mi?

Sandık kurulu mührü olmayan oy pusulalarının geçerli sayılması, seçmenler üzerinde baskı kurulmasına olanak sunmaktadır. Önceden taklit edilen ve tercih mührü basılmış oy pusulaları seçmenlere verilip, sonrasında ise sandık kurulunun oy pusulası boş olarak talep edilebilir. Böylece seçmen, üzerinde baskı kurabilme gücüne sahip kamu görevlisi, ileri gelen, patronu, şeyhi vs.’nin belirlediği biçimde oy kullanmış olacaktır. Bu tür durumlar için en büyük tehlike, içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda olduğu gibi, iktidar veya kamu görevlilerinden gelebilir. Bu değişiklik, seçmenler üzerinde baskı kurabilmenin önünü açarak, serbest oy verme ve gizli oy ilkesini ortadan kaldırabilir. Tabii bir de sandık kurulu başkan ve yardımcılarının memurlar olacağı göz önüne alınınca, seçimlerin manipüle edilebileceğine ilişkin kaygı daha da artmaktadır.

Bu kaygının içi boş değildir. Zira o kadar güvenlik önlemi alınmasına rağmen paraların dahi sahtesinin basılabildiği göz önüne alınınca, Yüksek Seçim Kurulu filigranlı zarf ve oy pusulalarının da taklit edilebileceğini varsaymak boş bir kaygı değildir. Hele de sandık kurullarına gerekli teknik donanım verilmez ise, filigranlı olup olmadığını sorgulamadan oy pusulalarının geçerli sayılması durumu ortaya çıkabilir.

Anayasa Mahkemesi’nin normal koşullarda başvuru halinde, bu değişikliği, Anayasa’nın 67. Maddesinin ikinci fıkrasına (“Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre…”) aykırı bularak iptal etmesi gerekir. Bunu göreceğiz.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir