Siyaset, teorik olarak iktidarın ele geçirilme ve maddi manevi değerlerin yeniden dağıtılması biçiminde tanımlansa da, günlük yaşamda yalan, kayırma, güvensizlik olarak tanımlanmaktadır. Bunda siyasal partilerin oluşum ve işleyişlerindeki hatalar yatsa da, toplumsal yapı ve kültürden soyutlamak, doğru değildir. Diğer birçok kurum ve ilkede olduğu gibi, siyaset de, siyasal partiler de, aslında günlük yaşantının yansımasıdır veya aynasıdır. Bu biraz tavuk mu yumurtadan, yoksa yumurta mı tavuktan sorusu gibi görünse de sorunların, daha doğrusu sorunların çözümlerinin başlangıç noktasını tespit etmek gerekiyor.
Çözümlerin, kısa, orta ve uzun dönemli olarak düşünülmesi gerekiyor. Çözüm sadece delege ağalarının yok edilmesi, önseçim yapılması, partilerin tüzüklerinin değişimi, eğitim gibi sorunların çözümünde bir noktaya işaret eden yanıtlarla olmaz. Bütüncül yaklaşmak gerek.
Kısa dönemli çözümlerin başında, ilkeli insanların, ilkeleriyle siyasal partilere girip mücadele etmeleri gelir. Eğer Türkiye çok zor günlerden geçiyor ve gelecek karanlık görünüyorsa, bir köşede oturup, partileri, içindeki dönen oyunları eleştirmek yetmez; partiye katılıp, ilkeli siyaset yapanlarla omuz omuza verip çalışmak gerek. Çok iddialı ve ağır bir ifade olacak ama kenarda duran her insan da kirli siyasetin devamından sorumludur.
Bunu çay ve şeker üzerinden düşünelim. Tabii, şekeri (siyaseti ilkesiz yapanlar, sadece kişisel çıkarlarını düşünenler, hep ben diyenler, delege ağalar vs.) negatif olarak kabul ediyoruz. Sağlık açısından en iyisi, çayı şekersiz içmektir ancak azıcık şeker de sorun olmayabilir. Şeker, miktarı arttıkça, sağlık sorunları çıkarma olasılığı da artacaktır. Eğer şeker miktarı azaltılamıyorsa, yapılması gereken çay miktarını artırıp, dolaylı yoldan şeker oranı düşürülebilir. Yani, 2 şekerli çay içiliyorken, küçük bardaktan, kupa bardak miktara çaya geçilince şeker oranı yarıya düşürülmüş olur.
Şu yanılsamanın da terk edilmesi gerekiyor: partilerin üyeleri arasında ilkeli insan yokmuş gibi düşünülüyor. Hayır, sayıları çok, hem de çok fazla; ancak birbirlerinden ve çokluklarından habersizler. Bu da onları zayıf; ancak az olan, ne istediğini bilen, makyavelist partilileri güçlü konuma getirmektedir. İlkeli olanların, güçlerini görebilmeleri için, önce ortaya çıkmaları gerekiyor.
İsim vermeden bir örnekle bitirelim: 7300 üyeye sahip bir ilçede mahalle delegeliği seçimlerine katılım, sıkı çekişmeye rağmen, 3000’in (% 40) altında kalmıştır. Hadi bunların bir kısmı naylon üye diyelim, diğerleri? 4300 üyenin hepsi naylon mu? Hayır, yanıtına kimsenin itirazı olmaz sanırım.
Özetle, sorunları çözmeye başlarken, kısa dönemli çözüm önerilerinin başında, ilkeli insanların bir adım atarak, mücadelelerini daha aktif hale getirmeleri gerekiyor. En azında 2019 seçimleri yaklaşırken, demokratik siyasal mücadele içinde daha aktif olmaları gerekiyor.
Diğer çözüm önerileri, sonraki yazılara…
