MUTLULUĞA DAİR KÜÇÜK BİR YAZI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

           Toplum olarak yıllardan beri hep birlikte oynadığımız bir oyun var, ben çok sevdim bu oyunu:

Polyanna’ cılık!

           Ne demiş Tolstoy: “Mutluluk bir alegori, mutsuzluk ise hikayedir.”

“mutluluktan boğulduğumuz, paçalarımızdan oluk oluk mutluluk aktığı bu günlerde, Bu haftaki yazımı, “MUTLULUK” üzerine ayırayım dedim!

           Zülfü Livaneli’ nin Serenad” isimli kitabını okuyanlar bu hikayeyi anımsar.

Mardinli İlyas-ı Habır, İtalya’ da Roma’ da çalışan akrabalarını ziyarete gitmiş. Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor, Roma kentinde bilmediği yollarda dolaşıp duruyormuş. Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş. Orada çiçekler, ağaçlar, güller arasında gezmeye başlayınca gözüne birtakım mezarlar çarpmış.

            Mezarlar birer mutluluk tablosu gibi mermer heykellerle, binbir renkli çiçeklerle süslüymüş. Ama mermerlerin üzendeki yazıları görünce çok şaşırmış. Çünkü kiminin üzerinde 21, kiminin 34, kiminin de 17 gün yaşadıkları yazılıymış. O dili bilmezse de, mezar taşlarının üzerindeki sayılarının bunu gösterdiğini anlamış. Mezarların boyları da bebek mezarları olmayacak kadar uzunmuş. Bu işe hayret etmiş, bir anlam verememiş. İtalyancası da olmadığı için parkın bekçisine soramamış.

           Evde durumu akrabalarına anlatmış, izin günlerinde işin sırını  çözmek için akrabaları ile birlikte parka gitmişler ve mezarların üzerindeki sayıların ne anlama geldiğini öğrenmek için durumu parkın bekçinden sormuşlar. Bekçi:

           “Burası özel bir mezarlıktır, buraya gömülen insanların mezar taşlarının üzerine gerçek yaşlarını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar. Kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37  gün. 52 günü geçen çıkmadı daha…” Diye cevap verir.

           Bekçiye teşekkür edip ayrılmışlar. İlyas bir süre sonra Mardin’ e dönmüş. Uzun bir ömür sürmüş, sonra bir gün hastalanmış. Ölüm döşeğinde oğullarını başına toplamış ve demiş ki:

           “Size bir vasiyetim var. Mezar taşına aynen şöyle yazacaksınız: İlyas-ı Habır bitti/Anasından doğru kabre gitti

****

           Tıpkı,  anasından doğar doğmaz bir gün dahi görmemiş, bir gün olsun mutlu olmamış, doğruca kabre gitmiş Mardinli İlyas-ı Habır’ ın yaşamına benzer bir çoğumuzun hayatı.

Hep derim; yaşam ucuz, ölüm bedava, mutluluk ise çok pahalı bir gerçekliktir yaşadığımız lanetlenmiş coğrafya’ da.

           “Coğrafya kaderdir” demiş ya  İbni Haldun. Bu nedenle, insanların mutluluk endeksi  doğup büyüdüğü, büyürken hayatta yaşama dört elinizle tutunduğu coğrafyası belirler.

Yüz yıllardır aynı kaderi yaşıyoruz mutluluğu uzak, sevgiye muhtaç bir halde

           Abidin bile çizememiş “Mutluluğun Resmini” sevgiliye ve vatana hasret kadim dostu büyük Nazım’ a.

           Yarım kalan aşklar, yarım kalan sevgiler, yarım kalan evlilikler, yarım kalan hayaller, paramparça kırık kalpler…

           Ölüm “kül” olmuş başımıza yağıyor, yoksulluk kader, dilencilik ise; “Allah rızasına bir sadaka.”

           Bir yanımızda nefret, bir yanımızda ölüm, yanı başımızda ise, tıpkı şiirdeki gibi: acı su bedava, Kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava.

Mutluluk; kimine göre pul, para, şöhret,  kimine göre de sonsuza kadar erk…

           Oysa mutluluk bana göre; ne gam, ne  keder,  ne de tasa, ne kavga ne de kargaşa; birazcık sevgi, birazcık saygı, birazcık hoşgörü, birazcık vicdan, birazcık empati, birazcık romantizm, birazcık aşkla ortaya karışık pembe hayaller!

           Ve…gözlere ışıl ışıl yansıyan Güneşin parıltısı, kulaktan kalbe uzanan sevgilinin, masmavi gökyüzünde sevgiye, barışa kanat çarpan kuşların şen şakrak sesi,

           Dedim ya, mutluluk; birazcık adalet duygusu, şarkılarla, türkülerle, halaylarla birazcık özgürlük ve de inadına inadına özgürce bir arada yaşama tutkusu.

           Mezar taşlarınızın üzerinde, iki yüz bin, üç yüz bin, dört yüz bin yazılı, adil ve özgür bir Dünya’ da  hep beraber yaşamak dileğiyle,  1 Nisan ve sonraki yıllarınız bahar ayları gibi sağlık, mutlulukta dolsun.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir