İlk kez Hegel’in dile getirdiği imge ve imgenin ne olduğu sorusu, Aristotoles’ten beri süren, ‘öz ve biçim’ tartışmasının yerini almıştır.
Avrupa’da Rimbaud ve Lautreamont’dan, Türkiye’de Nazım’dan beri şiirde artık ölçü, uyak, hece sayısı, koşuklama kuralları kullanılmıyor. Günümüzde şairler parmakla hece saymıyor belki ama bu serbest şiirin (Serbest nazımın ) kolay olduğu anlamına gelmiyor. Zira artık şiirde imge – metafor aranıyor. Tabi imge geçmişte de vardı denilebilir. Fuzuli’nin, Karacaoğlan’ın şiirlerinden imge örnekleri sıralanabilir. Ama serbest şiirde “imge” , “soyuttan somuta, somuttan soyuta, açık, kapalı” v.d. biçimlerde imge başattır.
Örneğin:
“Akın var akın, güneşe akın
Güneşi zaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın”
Nazım’ın yarattığı bir imgedir. Sözcüğün asıl anlamıyla yorumlarsan güneşe ulaşmak imkansızdır. dolayısıyla imge, bu örnekte olduğu gibi yan anlamlar üretir.
Çok sevdiğim “Salkım Söğüt” adlı şiirinde de kullandığı imge bulaşıcıdır, yan anlamlar üretir ve bizi sarsar.
““Akıyordu su gösterip aynasında söğüt saçlarını−
Salkım söğütler yıkıyordu suda saçlarını
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
Koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere”
Dolayısıyla Türkiye’de nazım’dan serbest nazıma geçiş, adı Nazım olan bir şairle başlamıştır. Yani Nazım Hikmet’in gücü ve saygıyla anılmasının nedeni (sadece) sosyalist gerçekçi şair olması değildir, bu gün toplumcu olmayan yazar, şair ve eleştirmenler de Nazım Hikmet’i Türk şiirinin büyüklerinden kabul ederler. Bunun bir nedeni şiirde yeni bir ekolun, serbest nazımın ve sosyalist gerçekçiliğin öncülüğünü yapmış olmasıdır.
ve elbette “muhalif (namuslu) sanatçı” nasıl olunur sorusunun yanıtını, bedeller ödeyerek verdiği ve dost düşman cümle aleme gösterdiği içindir.
ve son söz olarak: Nazım’ın “NİKBİNLİK” Yani iyimserlik adlı şiiri bu günü betimlemektedir sanki. kaldı ki bu şiir NAzım’ın ilk gençlik yıllarında yazılmıştır. Nazım bu şiirini “toplumsal eşitsizliğin çocuklara etkisinden yola çıkarak bir umut ikliminde işler”:
“Güzel günler göreceğiz çocuklar, / güneşli günler / göreceğiz… / Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, / ışıklı maviliklere süreceğiz çocuklar, / Açtık mıydı hele bir / son vitesi, / adedi devir / Motorun sesi. / Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir / ne harikûlâdedir / 160 kilometre giderken öpüşmesi… / Hani şimdi biz / bir peri masalı dinler gibi seyrederiz / ışıklı caddelerde mağazaları, / hani bunlar / 77 katlı yekpare camdan mağazalardır. / Hani şimdi biz haykırırız / Cevap: / açılır kara kaplı kitap: / zindan… Kayış kapar kolumuzu / kırılan kemik / kan. / Hani şimdi bizim soframıza / haftada bir et gelir. / Ve / çocuklarımız işten eve / sapsarı iskelet gelir… / Hani şimdi biz…/ İnanın: /güzel günler göreceğiz çocuklar / güneşli günler / göreceğiz. / Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, / ışıklı maviliklere / süreceğiz…”)