Rize’de ÇAYKUR genel müdürlüğünde, yaş çay alım fiyatını açıkladığı toplantıda konuşan Tarım Bakanı Fakıbaba “Şeker olmazsa olmayabilir, ama çay önemli arkadaşlar. Ben çayı yıllardan beri şekersiz içiyorum, ama çaysız yaşayamam” dedi. Bir taraftan çay ve fındığına sahip çıktıklarını belirtmek üzere yapılan konuşmanın diğer taraftan şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de dayanak oluşturmak üzere şekerin olmasa da olur denildiği bu açıklama her yönüyle tartışılmaya muhtaçtır.
Günlük kullanımda evlerimizde çay, reçel, baklava ve kek gibi tatlılarda kullanıldığı bilinen şeker asıl olarak endüstriyel gıdalarda daha çok kullanılmaktadır. Başta yapay bal üretimi ve pek çok gıda da tercih edilmektedir. Bu nedenle de en çok gazlı ve meyveli içecekler, çikolata, kek, şekerleme, reçel, marmelat ve jöle gibi pek çok işlenmiş gıda da kullanılmasının yanı sıra baklava, künefe, unlu mamuller, hamburger ekmeği, ketçap, mayonez, hazır çorba ve bebek mamalarında da şeker kullanılmaktadır. Yani şeker sadece şeker değildir. Pancarda sadece bir kısım köylünün ektiği tarım ürünü olmadığı gibi şeker fabrikaları da olsa da olur, olmasa da olur denecek fabrikalar değildir.
Peki 17 yılı genel Cerrahi uzmanı toplam 29 yıl doktorluk yapan birisi şekerin nerelerde kullanıldığını bilmez mi? Elbette ki bilir. Aslına bakarsanız çok iyi bilir. Zaten bildiği için “çay diyorsunuz, fındık diyorsunuz, hayvancılık diyorsunuz ama şeker fabrikalarını satıyorsunuz, yüz binlerce pancar üreticisi köylüyü şirketlere köle yapıyorsunuz” denmesin diye baştan önlem alma çabasıdır “şeker olmasa da olur” sözleri.
Yerli ve milli söylemleri eşliğinde yapılan AKP propagandasının “milli tarım güçlü yarın” söylemiyle soslanmış tarım politikalarında alınan her ithalat kararı tarım üretimini olumsuz etkileyerek, azaltmış ve azalan üretim daha çok ithalatı zorunlu hale getirmiştir. Büyüyen Türkiye tarımda büyümemiş, aksine küçülmüş ve üretimsizlik ithalatı beraberinde getirmiştir. İnşaata dayalı büyüme tarıma yansımamış ve köylü üretimden koparak şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır. 2017 yılında 1.4 milyar dolarlık et, 1 milyar dolarlık buğday ve 4 milyon dolarlık saman ithal etmiştir. AKP hükümeti etten hayvana, samandan buğdaya, pamuktan ayçiçeğine, mısırdan pirince, nohuttan fasulyeye kadar toplamda 6,5 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etmiştir.
Tüketime dayalı ekonomi kötüye gittikçe buldukları yöntem ülke varlıklarının satışı olmuştur. Şeker fabrikalarının satışı da bu nedenle yapılmaktadır. Çalışmak yerine, elde ne varsa satarak hazırı yiyen tembel evlat gibi dün biriktirdiklerimiz, bu gün AKP eliyle haraç mezat satılmaktadır.
Tüm bu “ey Amerika, ey Avrupa” çıkışlarının arkasına tarımda ithalatçı, gıda da bağımlı hale gelişimiz gizlenmeye çalışılmaktadır. Şimdi de “ben çaya şeker atmıyorum” sözleri ile “ne söylesem nasıl olsa yutacaklar” rahatlığı ile konuşulmaktadır. Üstelik bu sadece bakanın değil hükümet partisinin genel yaklaşımıdır. 24 Haziran’a doğru gün sayarken bu politikaları değiştirmenin yolu, iktidarı değiştirmekle mümkün olacaktır.