Eğitim Sen Mersin Şubesinde Eğitim Komisyonu bünyesinde Veli Mert hocamızın önerisi ile başlattığımız “Çocuk Akademisi”, çocuklar için bir şenlik daha gerçekleştirdi. Çocuk akademisi alternatif bir eğitim arayışı içinde bir araya gelen öğretmen ve akademisyenlerin kolektif çabalarından oluşmakta. Geçtiğimiz bahar döneminde “enerji” ve “çevre” temaları ile yapılan deneme uygulamalarının bir devamı niteliğindeki üçüncü şenliğin konusu milli eğitim müfredatından çıkarılan, hatta tabiat müzesinde üzeri çizilen “evrim” oldu. Amacı, örgütlenme ve çalışma yöntemi ile klasik sendikal iş görme tarzı içinde bir yenilik olan çocuk akademisinde, böyle şenliklere gelene kadar onlarca kişinin aylara yayılan bir hazırlık süreci, tartışma atölyeleri ve onun da ötesinde bizleri sendika içinde alternatif bir eğitim arayışına sürükleyen yıllara yayılan akademik ve kurumsal birikimlerimiz var. Ayrıca çorbada tuzu olsun isteyen birçok demokratik toplumsal kurum ve kişinin yüreklendirici desteği ve katkısı da önemli.
Çocuk akademisinde ortaya çıkan çabayı, içeriği ve sembolik anlamıyla kendi perspektifimden görebildiğim açıdan katman katman açıp aktarmam gerekiyor ve bu da kısa bir yazıya sığmayacak olsa da bir yerlerden başlamak lazım. En genel düzeyden başlarsak, ülkenin içinde bulunduğu şiddet, baskı ve zor araçlarıyla donatılmış politik ortamına, ekonomik krizin geçim olanaklarında yarattığı daralma ve bölüşüm ilişkilerindeki dengesizliğin katlanılamaz hale gelmesi eklendi. Emekçiler beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayıp günü kurtarma telaşından ötesini göremez oldu. Sağlık ve eğitim gibi sosyal hizmetlerin “lüks” haline geldiği, piyasalaştığı, parası olana da olmayana da “mış” gibi sunulduğu günlerden geçiyoruz. Çocuklarına karşı sorumluluklarını kendi olanakları ile bireysel çözümler bularak geçiştiren eğitimli beyaz yakalılar bile bu ortamda sıkışıp kalmış görünüyor. Çocuklarımızın eğitimi için oluşturulan politikalarda hem akademik bilgiyi üreten ve bunu okullara taşıyan eğitim emekçileri olarak hem de ebeveyn olarak bizlerin de söz hakkı olmalı ve bunu sağlayacak en basit araçlardan yoksunuz.
Eğitim sisteminde bugünlerde tartışılan en büyük konu resmi ya da dini törensel ritüeller üzerine. Çocuklarımızın dünya görüşünü şahadet, feda, militarizm, asimilasyon üzerine mi şekillendirelim, yoksa yine şahadet, ibadet, itaat, cihad üzerine çok etnikli İslami Sünni bir program mı uygulayalım? Bilim ve teknoloji de lazım deniliyor ama bunlara diğer tartışmaların bağlamında bir yer aranıyor. Doğa bilimlerinin ve tekniğin kimlerin elinde nasıl araçlara dönüştüğünü umursamaz ve bunlara kendinden menkul bir değer atfederseniz, bütün tartışmalara gözünüzü kapatıp eğitim sistemi içinde kendinize suya sabuna dokunmayan bir sığınak yarattığınızı düşünebilirsiniz. Buradan türetilen araçlarla kendi bireysel dünyasında ve özel yaşamında mutluluğu arayan sessiz çoğunluğa dahil olmak zor değil.
Özellikle ilköğretimin ilk dört yılında bütün müfredat, belirli gün ve haftalar üzerine oluşturulmuş gibi. Hatta sanatsal etkinlikler bu törensel faaliyetler içine yerleştiriliyor. Sonra gelsin çoktan seçmeli testler ve matematik. Doğa bilimlerinin fizik, kimya, biyoloji alanlarının temelini oluşturan sembolik bir düşünme ve dil alanıdır matematik. İletişimsizliğin bu kadar can yakıcı olduğu bir toplumda sadece matematik ile konuşabilen bir kuşağın gelecekte hayatta kalma şansı yüksek olabilir belki de, bu da bir olasılık. Online bilgi, iletişim teknolojileri ile online toplumsal yaşama hazır bir kuşak.
Bilimsel bilgi üretme, aktarma faaliyetleri için yabancı dil de önemli. Özel okulların meşrulaştığı ve programını üzerine kurduğu alan da bu dil alanı. Bizim kuşakta oldukça sorunlu olan yabancı dil bilgisi kazandırma eğitimi devlet okullarında hala sorunlu. Yeni neslin bir kısmı bu piyasayı oluşturabilir ya da olmadı başka ülkelere gidebilecek bir rahatlık kazanırlar diye düşünebilirsiniz. İngilizce dışındaki diller görüş alanımızda pek olmasa da, en azından bu dilde yeterli düzeyde eğitmen yetişmiş durumda.
Özetle ilköğretimde törenler, ritüeller, ahlak kuralları, değerler eğitimi, sorumluluk bilinci yanında teknik dil ve Türkçe ve yabancı dil öğretme üzerine geliştirilen bir bilgi alanı var. İnsana ve topluma dair düşünme, açıklama ve eleştiri getirme ya da düşünmeyi düşünme üzerine gelişen bilgi ise çocukların düzeyine uygun bir içerikle okullarda sunulmuyor.
Öyleyse ilk saptamamız şu olsun: Üniversite düzeyinde dar uzmanlık alanlarına bölünerek uzmanlaşmış ve çeşitli disiplinlere yayılmış güncel bilginin çocuklara da onların algılayabileceği bir içerikte ulaştırılması gerekiyor. Çocuklara bu bilgiyi onların zihinsel süreçlerini sakatlamadan ve gerçekliği parçalamadan bütünsel olarak sunmak öncelikle öğretmenlerin işi. Öğretmenler çeşitli bilim dalları arasındaki ilişkiyi bütünsel görebilmeliler ki bu bilgiyi doğru aktarım araçlarını bulabilsinler. Farklı bilim dallarında bilgi üreten akademisyenlerin ve bu bilgiyi ilk ve orta öğretime taşıyan öğretmenlerin iletişim ve işbirliği olanakları olmalı.
Çocuk akademisi ile yola çıkarken bu konu bizi yönlendirmede önemli oldu. Haftaya sendikal süreç içinde nasıl yol aldığımızı aktaracağım.