OHAL, KHK, HUKUK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Turan DAL

15 Temmuz darbe girişimin ardından ülkemizde 21 Temmuz 2016’da Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla başlatılan Olağan üstü Hal (OHAL) bir seneyi aşkındır sürüyor. Bugüne kadar 6 kez uzatılan OHAL’in “Büro emekçileri, eğitim emekçileri, sağlık emekçileri ve hukuka yansıması nasıl oldu?” sorumuza Mersin’deki ilgili sendika başkanları Yusuf Kaya, Sinan Muşlu, Yılmaz Bozkurt ve Mersin Barosu eski Başkanı Avukat Alpay Antmen yanıt verdi.

Büro Emekçileri Mersin Şube Başkanı Yusuf Kaya: OHAL büro emekçilerinin emek ve sosyal haklar mücadelesinden ileri bir haksızlığa neden olmaktadır. Toplumun bütün kesimleri baskı altına alınmaktadır. Hukuk devleti bir yana artık kanun devleti kurallarına dahi uyulmamaktadır. Örneğin Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu ‘sosyal medya paylaşımlarından dolayı insanlar gözaltına alınamaz ve tutuklanmaz. Bu düşünce ve ifade özgürlüğüdür’ hükmündeki karar yerel mahkemelerce dikkate alınmamaktadır. Ülkenin dört bir tarafında basın açıklamasına katılanlar, sosyal medyada düşünce ve ifadelerini dile getirenler, toplumsal olaylara ilişkin fikir beyan edenler muhalif sayılmakta, gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Üstelik bütün bunlar hiçbir kanuni gerekçe gösterilmeden yapılmaktadır. Bu süreçte 100 bini aşkın kamu emekçisi, akademisyen görevinden ihraç edilmiştir. Onlarca basın ve medya kuruluşu kapatılmıştır. Gazeteciler ve milletvekilleri tutuklanmıştır. İşte tüm bunları değerlendirdiğimiz de gerçekten demokrasinin kırıntısının dahi kalmadığı bir süreçten geçiyoruz. Kaygı dolu bir süreç diyebiliriz.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Mersin Şube Eş Başkanı Yılmaz Bozkurt: Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey üyelerinin gözaltına alınması aslında tüm diyeceklerimizi fotoğraflayan bir görüntü. Yoğun bir şekilde gözaltı ve tutuklamalar var. Bu süreçte herkesin savaştan yana olmasını, AKP’nin arkasına dizilmesini istiyorlar. Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri olarak bu durumu kabul etmiyoruz. Savaşın en kötü koşullarında dahi çalışan insanlar olarak, ölüme karşıyız. Yaşatmak için bütün çabamız çalışmaktır. Yaşamı savunmak, barışı savunmak suçsa, biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz. Barışı savunan herkesin omuz omuza vermesi gerekiyor. Her ne kadar kaygılı bir süreç gibi görünse de, bu sürecin aydınlığa açacağına inanıyoruz.

Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu: Türkiye’nin gidişatı artık demokrasiden uzaklaşıldığı, hukukun üstünlüğünden- güçler ayrılığından söz dahi edilemediği, nerdeyse medyasından meclisine, yargı alanına, üniversitelere kadar hemen her alanda bir tek parti ve tek adam otoriter yapılanmasının giderek şekillendiği ve kendisini kurumsallaştırmaya başladığı bir süreçten geçiyoruz. Mevcut iktidar muhalif olan hiçbir düşünceye tahammül gösterecek durumda değil. Demokratik yönetimin en önemli kriterlerinden biri muhalefetin güçlülüğüdür. Yani muhalifliğini özgürce dile getirebileceği açıklamalar yapabilmesi, etkinlikler düzenleyebilmesi gerekir. OHAL öncesinde de demokratik kriterlerin yavaş yavaş ortadan kaldırıldığına şahittik ama özellikle OHAL ilanından sonra KHK’larla bir devleti yönetme şekli baş gösterince, kısıtlılık gösteren demokratik yapı da ortadan kalkmaya başladı. İktidarın kendisine yakın kitle örgütleri özgürce hareket ederken, kendilerine muhalif kitle örgütleri neredeyse ağzını açamayacak hale getiriliyor. Kendilerine yakın medya kurumları çok rahat bir şekilde olanaklar elde ederken, muhalif medya ise bir KHK ile kapatılıyor. Eğitim alanına gelince benzer durum ve basınç kendisini daha çok hissettiriyor. Mevcut iktidar, yaratmak ve biçimlendirmek istediği bir eğitim sistemini örgütlemek istiyor. Kendi kuşağını yaratmak istiyor. Yeni nesillerin kendi ideolojik dünyasından beslenmiş nesiller olmasını istiyor. Bunun içinde en yoğun düzenleme ve müdahaleleri eğitim alanında yapılıyor. Bu da ister istemez iktidar gibi düşünmeyen eğitim emekçilerinin KHK’larla işlerinden olmalarına neden oldu. Biz her zaman demokrasi ve özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz. Bunun zorlukları elbette var ama bu zorluklar aşılmayacak değil.

Mersin Barosu eski Başkanı Avukat Alpay Antmen: İlan edilmiş ve defalarca uzatılmış bir OHAL var. Bu, hukuki açıdan nereden bakılırsa bakılsın bir hukuksuzluktur. 15 Temmuz 2016’da yapılan hain darbe girişiminden bugüne kadar OHAL devam ediyor ve artık OHAL’i gerektirecek şartlar yok. Türkiye’de artık normal hukuki düzene geçilmesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin hakim olması, hukukun evrensel normlarının hem vatandaşları hem de siyasi iktidarı bağlaması gerekir. Şuan ülkemizde normal bir hukukun varlığından söz edemeyiz. İnsanların adil yargılanma hakları ihlal ediliyor, savunma hakları kısıtlanıyor, tam bağımsız yargıdan söz edemeyeceğim. Yani hukuksuz bir süreç diyebilirim.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir