İyide bu işçinin hakkı ne olacak?
35 sağlık kuruluşu, 1043 özel öğretim kurumu kapatılmış. Kaç kuruma, kayyum atandığının hesabını kimse tutamıyor. Kapatılan yada kayyum atanan kurumlarda çalışan sağlıkçısı, eğitimcisi, temizlik işçisinden tutunda makine başında kalifiye işçiye kadar hepsi OHAL’i iliklerine kadar hissettiler. Sadece onlar mı? Aileleri de. Pek çoğu atanamadığı için özel sağlık ve öğretim kurumlarında çalışmak zorundalar. Fabrika, maden, enerji şirketi, tekstil firması zaten buralarda işçinin patron seçme şansımı var. Eve ekmek götürecek bir iş bulmuş daha ne.
Eşitsiz, paralı eğitim sisteminde, cemaatin imamları tarafından dağıtılan soru ve cevaplarla yapılan sınavlardan da faydalanamamışlar. Onların kaderine çalışmak düşmüş. Eğer varsa darbeyle işliği olanlar, Başbakan zaten hepsini bulacağız diyor. Fakat sadece evine ekmek götürenler. Onlar ne olacak. Bırakın kapatılan yerler nedeniyle işsiz kalanları, kayyum atanan yerlerdeki işçiler bile bizim ücretimiz ne olacak, alacaklarımızı kim ödeyecek diyor.
Peki ne olacak bu işçinin emekçinin hakkı. Meydanlarda miting yapanlar. Akşamları toplananlar. Sizin gibi işçi emekçi olan, çalışmazsa evine ekmek girmeyecek bu işçi, emekçi için bir şey söylemeniz gerekmez mi? Darbeyi cemaat istedi, darbeciler yaptı, bir kısım sermaye destekledi tamamda işinde gücünde çalışan işçinin suçu ne.
Özal’a “Çankayanın şişmanı işçi düşmanı” diye slogan atılırdı. hotlady
Memleket öyle bir hale geldi ki; boşanacağı eşini mahkemede Cumhurbaşkanına hakaret etti diye ihbar edeninden, isimsiz şikayetlerle tutuklananına kadar çokça cumhurbaşkanına hakaret davaları var. Mart ayına kadar 1845 kişiye soruşturma açılmış. Mart sonrasına ilişkin veriyi mart öncesine bakarak görebiliriz. Tiyatrocu Ali Sesal Rus medyasında yayınlanan ve bir internet sitesinde “Rus medyasında yayınlanan skandal karikatür” başlıklı haberi paylaştı diye tutuklanmış. 10 Ekim Ankara katliamında kaybettiğimiz Şebnem Yurtman’ın babası Mehmet Yurtman sanal ortamda başkalarının yazdıklarını paylaştı diye Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı. Avukatlar bu dönem bu davaların ve cezaların artacağını söylüyor. Neden diyoruz, OHAL var diyorlar.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı hakaret davalarını çektiğini söylese de, Cumhurbaşkanına hakaretten süren binlerce davanın akıbeti belli değil. Çünkü mahkemeler televizyon haberini duyunca davaları düşürmediği gibi cezaevleri de başta Mehmet Yurtman olmak üzere tutukluları salıvermiyor. Yani; Cumhurbaşkanın şikâyetçi olduğu davalarda avukatları tek tek şikâyeti geri çekmediği sürece ne davalar düşecek nede tutuklular salıverilecek. Peki cumhurbaşkanının şikayetçi olmadığı ama hakkında suç duyurusu olanlar ne olacak. O konuda henüz bir cevap yok.
Demokratik ülkelerde eleştiri ile hakaret birbirinden çabucak ayrılır. Rejimin otoriterleştiği yerlerde ise her eleştiri hakaret olarak da kabul edilebilir. Hukuk herkes için aynı korumayı yada aynı cezayı doğuruyorsa hukuktur. TCK 299. Madde makamda oturan kişinin bir yurttaş olarak kişilik haklarını değil makama hakaret edildiğini kabul ederek cezaya yol açıyor. Onun için dava dosyalarında Tayyip Erdoğan’a hakaret değil Cumhurbaşkanına hakaret yazıyor. O zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkenin demokrasi çıtasının yükselmesi adına davaları geri çektiği gibi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 299. Maddenin kaldırılmasını da istemelidir. Hazır darbeden kurtulduk, şu antidemokratik yasadan da kurtulalım.