Egemenler arasındaki düello hükümet kanadının zaferiyle sonuçlanmış gibi görünüyor. Demokrasi nutukları ve nöbetleri eşliğinde her şeyin yasak olduğu bir sürece girmiş bulunuyoruz. Demokrasinin minik kırıntıları da yok gibi görünüyor. Kahraman ve hainler var ikiye bölündü ülke. Tankların ülkenin başka bir yerlerinde yürütülmesine onay verenler ve o tankları yürütenlere kahramanlık payesi verip dokunulmazlık zırhı ile koruma altına alanlar, aynı tanklar kendilerine karşı yürüyünce, “şehir sokaklarında tankların ne işi var” demeye başladılar. Evet, tankların şehirlerin sokaklarında ne işi var. O tanklar, “taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın” denildiği vakit, tankların şehirlerde ne işi var demek, çok daha anlamlı olurdu.
Egemenler arasında yaşanan kavgalarda her zaman emekçiler de yer almış ve ağırlığını hangi taraftan yana koyduysa o taraf kazanmıştır. Kendilerinin olmayan kavgaya katılan emekçiler, kazanan tarafın zaferini kendi zaferiymiş gibi kutlamışlardır. Bugünlerde yaşanan tamda budur. Konuşmak yasak, toplanmak yasak, yazmak yasak, sesli düşünmek yasak, dayak var, işkence var ama, kitleler halinde demokrasi nöbetleri tutuyoruz. Peki, darbeciler kazansa ne olacaktı? Gene her şey yasak olacaktı. Sokağa çıkma yasakları ve sert tavırlar sergilenecekti halka karşı. Ama bugünde ülkenin bir tarafında sıklıkla sokağa çıkma yasakları ilan edilmekte ve bu yasaklar aylarca sürebilmektedir.
Bir zaman önce tv’lerde “aslında ne oldu” diye programlar yapılırdı. Kalburüstü gazeteciler oturup, olayların perde arkasını bizlere göstermeye çalışırlardı. Program bittiğinde bizler kafa sallardık, anlamış gibi yaparak…
Aslında ne oldu?
Durum biz fanilerin anlamayacağı kadar karışık ya da çok açık ama “ bu kadar da basit olamaz” dediğimiz için karışık gözüküyor. Olay bize sunulduğu gibi, demokrasi ile askeri cunta arasında bir mücadele gelişmiş ve sonucunda demokrasi mi kazanmıştır? Darbeciler kaybedince, demokrasi yeniden mi kazanılmış oldu? Sahi, bu önceleri Feto, şimdi Fetö olan darbeci başını tanıyan eden var mı? Devlet aygıtının içine nasıl girmiş? Kapıdan mı, bacadan mı girmiş? Ne istemiş de vermemişler ki, böyle sinsice ve belki de gecenin bir saati bacadan girmiş… Bir de her yere girmiş adam. Ordu, polis, yargı, iç işleri, dış işleri, her yere… Çok merak ediyorum, tanıyan eden var mı? Ne bileyim, hani elini öpen, dizinin dibine oturan… Bir de Amerika’ya gidince yanına giden devlet büyükleri olurmuş öncesinde… Biz diyenlerin yalancısıyız. hot lady
Son olarak şunu belirtmek istiyorum. Darbe girişimi sonrası sokağa çağıranların aklına gelir miydi, sokakların bir gün kendilerine de lazım olabileceği?
“Taksim miting alanı değildir” sözlerinin üzerinden pek de zaman geçmedi. Halkı sokağa çağıranların vatan haini ilan edildiği günler, hala dün gibi aklımız da… Demek ki, adalet gibi sokaklar da gün gelir herkese lazım olurmuş!