Öykü yazarı Doğan, yeni kitabıyla okurları saklanmak istedikleri ormana sürüklüyor

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Haber: Turan DAL

“Evren bazı şeyleri olduramıyor. Mizacı bu. Hiçbir şeyi öyle kolayca vermiyor yani. Yapmayı ertelemiyor, reddediyor. Olsun istemiyor. Sürünelim istiyor. Sabır taşı çatlasın istiyor. Yalvarıp yakaralım da o yine olduramasın, biz de yine uzun uzun o derin boşluğa bakalım istiyor. O renksiz, yapay ve eğreti olmamışlığa…”

‘Biraz Ormanda Saklanacağım’ adlı kitabının ilk öyküsü ‘Piyonlar Çapraz Yer’e bu sözlerle giriş yapıyor Hıdır Murat Doğan. Bu son öykü kitabıyla daha öncesinde kaleme aldığı ‘Kütürt’ ve ‘Son Masal’ kitaplarından farklı bir yazınla edebiyat dünyasına konuk olan Doğan, okuyucuyu saklanmak istediği ormanın dehlizlerine doğru alıp götürüyor. Geçmişten tenine sinen tüm soğuk rüzgarların başını okşuyor. Acıya şefkat uyguluyor. Bu öykü kitabıyla ‘’2020 Sennur Sezer Emek-Direniş Öykü Ödülü’’nü alan Doğan, kendi geçmişini toplumun isli yüzü ile aynı cümlelerde birleştiriyor.

Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra birçok yazar ve şairin kitaplarına tasarım çalışmaları ile destek sunan Yazar Hıdır Murat Doğan’la gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.

-‘Biraz Ormanda Saklanacağım’ adlı kitabınızda okuyucuya neler sunmak istediniz?

Başta şunu belirteyim: ‘Orman’ kavramının, içerikle gerçek manada bir bağlantısı yok. Tamamen metaforik bir söz. Öte yandan okuyucuyla bir diyalog geliştirerek kitabı noktalamadan bıraktım. Ki zaten kitabın sonuna gelindiğinde ‘’Hikayenin bittiği yer aslında burası değil’’ öyküsü ile okuyucuya hikayenin bitmediği mesajını verdim. Ve bu son öykünün son cümlesini de “Biraz Ormanda Saklanacağım” diye sonladırarak, daha doğrusu virgülleyerek, okuyucuyu uçsuz bucaksız bir düşüncenin, ormanın içine sürüklemeye bıraktım.

-Bu son kitabınızın daha önceki iki öykü kitaplarınızdan farkı var mı?

Ben genel itibariyle ötekileştirilmiş insanları yazıyorum. Bu son kitabımda, diğer iki öykü kitaplarımla benzer bir durum var. ‘Biraz Ormanda Saklanacağım’ kitabının diğer öykü kitaplarımdan farkı, otobiyografik alt yapıdan besleniyor olması. Bu kitapta daha çok kendi hikayemi anlattım diyebilirim. Elbette zaman içerisinde yazarların, şairlerin nasıl ki üslubu değişiyorsa mutlaka benimde yazım üslubum değişmiştir. Bu benim pek farkında olduğum bir durum değil. Okuyuculardan aldığım dönütlerde, ilk öykü kitabımdan daha farklı bir üslubum olduğunu öğrendim.

-Etkilendiğiniz, sizi sarsan yazar veya yazarlar var mıdır?

Öncelikle, yazarlardan bir şeyler almayı çok önemseyen bir insanım. Sadece yazmak için değil; yaşama, edebiyata dair bir şeyler öğrenmek için. Günümüz Türkiye’sinde şu an takip ettiğim yazar ve şairler var elbette. Ama şuan yaşamlarını yitirmiş ancak eserleri ile edebiyat dünyasında yer edinmiş birçok yazarı da özümsemiş bulunmaktayım. Kastettiğim taklit etmek değil tabi ki, kendimi geliştirmek anlamında. Bunların arasında benim için en önemlisi Sait Faik’tir. Çünkü, çocuk kitaplarından sonra okuduğum ve beni hayatla yüzleştiren ilk yazar, Sait Faik olmuştur. Beni en çok etkileyen öyküsü ise ‘İpekli Mendil’dir.

-Kurgusal bir metni mi yoksa yaşanmışlıkları konu alan bir metni mi yazmak daha zor?
Yaşanmışlıkları yazmanın daha zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendinizle, belki de unutmak istediğiniz ama unutamadığınız gerçeklerle tekrardan yüzleşiyorsunuz.

-Kaleminizi toplumsallığa yönlendiren etkenler nelerdir?

Beni toplumsal konulara yönelten çevresel etkenler var. Politik duruşu olan bir ailenin içinde büyüdüm. 80’li yıllarda doğdum. O dönemde vurdumduymaz insanların yanı sıra politik bağlamda sıkıntılar yaşayan insanlar da vardı. Ki hala var. Haliyle böyle bir çevrenin temelinden gelince ister istemez bu durumlardan etkilendim.

-Sizin saklanmak istediğiniz orman neresi?

-İyilik kavramının ağızlarda ciklet gibi evirip çevrilmediği, vicdan kavramının oyuncaklaştırılmadığı, merhametin, sevginin, güvenin bütün ilişkilerde görülebildiği, kirletilememiş bir ormanda saklanmak istiyorum.

-Kitap endüstrisinde boğulan ve şuan bile boğulma eşiğinde olan çok değerli yazarlar var. Sizde bu ortamda hiç “boğuluyorum” dediniz mi?

-15 yıldan fazla bir zamandır çeşitli yayın organlarında yazıyorum. Bu noktada boğulduğum zamanlar da oldu. Elbette dünyanın ya da şöyle söyleyeyim, Türkiye’nin en iyi yazarı ben değilim. Nitelikli ürünler ortaya çıkarmaya çalışırken, sadece popülerliği ya da bu endüstri içerisinde ticari olarak durduğu yer sayesinde nitelikli kalemlerden çok daha önde duran bir kesim var. Burada elbet bende kendimi boğulmuş hissediyorum.

escort bayanlar

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir