Şimdi, sen çok uzaklardasın Roza’ m…
Gökyüzünün masmavi, güneşi pırıl pırıl, insanları mutlu mu mutlu olan ülkendesin.
Uzatmamayım…
Bizi soracak olursan eğer Roza’ m…
Her şey bıraktığın gibi kötü değil; hatta daha da karanlık!
Ülke, üzerine güneş açmayan imparatorluk gibi adeta…
Hava her zaman ki gibi kasvetli ve yaşam her zaman ki gibi hüzün dolu, Roza’ m.
Beni bağışla Roza’ m… Sana iyi şeylerden bahsetmek isterdim. Mesela; aşktan, sevgiden, şiirden; Anadolu’nun rengarenk açan çiçeklerinden, tür tür börtü böceklerinden…
Hani hatırlarsan Roza’ m, ana ve ara darbe dönemlerinde her sabah seninle Tank sesiyle uyanırdık öfkeyle bu “cennet vatanda”, yine de vazgeçmezdik, bir şeyler değişsin, insanlar günü hep mutlu uyansınlar, diye.
Ülke, üzerine güneş açmayan imparatorluk gibi adeta…
Hava her zaman ki gibi kasvetli ve yaşam her zaman ki gibi hüzün dolu, Roza’ m.
Ve Roza’ m; Yaşıyoruz, görüyoruz ve artık biliyoruz; beğenmediğimiz ama yine de iyi saydığımız günler çok gerilerde kaldı.
Hayatımızı kolaylaştıracak, iyiye doğru evirecek en ufak ışık belirti hemen hemen yok gibi.
Sen gittikten sonra daha da durum kötüleşti Roza’m.
Geçen yazımda da belirtmiştim, belki okumuşundur: “umudun tamamen tükendiği yerde toplumda ‘Stafen Zweig Sendromu’ başlar”, diye ve “umudun tükendiği yerdeyiz”.
Aradan üç haftaya yakın bir zaman geçti son yazımdan bu yana Roza’ m, yine toplum peş peşe “intihar” haberleri ile uyanıyor güne.
Sadece intihar haberleri değil tabi ki “toplumu derinden sarsan”.
Şimdi ise her şey değişti Roza’ m; intihar haberlerinin yanı sıra, bir yandan siyasi gözaltılar, tutuklama haberleri, bir yandan seçilmişlerin yerine kayyım atama haberleri, kadın ve iş cinayetleri, çocuk istismarları, çevre katliamları haberleri, bozulan ekonomi, çürüme, umarsızlık, çarpık kentleşme, şiddet haberleri…
Korku, bir virüs gibi işlemiş ruhlara. Nasıl korkmayalım ki; doğru söyleyeni artık dokuz köyden kovmuyor, artık dokuz kapılı hücreye takıyorlar.
Böylesi bir güne başlamak nasıl bir duygu diye sorarsan; hiç sorma, derim!
Ve Roza’ m!.. maalesef, bu ülkede hiçbir şey değişmiyor.
Hava her zaman ki gibi kasvetli ve yaşam her zaman ki gibi yine hüzün dolu…
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” diyordun, ya bana hep Roza’ m. Anladım ki, değişmeyen tek şey Ortadoğu’ nun kaderiymiş aslında. Ve, bireye indirgersem eğer mevzuyu Roza’ m; “değişmeyen, değişmek istemeyen tek şey bireyin kendisiymiş” meğer.
Bilemiyorum Roza’ m?
Gerçekten birey değişmek istiyor mu? Ya da, gerçekten değişmek istiyor muyuz toplum olarak?
Kafamda deli sorular var Roza’ m, çıldıracağım.
Hep sürekli sorar dururum kendi kendime…
İstersen basitinden sorayım:
Mesela, toplumun büyük bir bölümü gerçekten demokrasi istiyor mu?.. Ya da “ demokrasi kavramından ne anlıyor?..
Mesela toplum, insan temel ve hakları konusunda ne düşünüyor?
Mesele, geçtiğimiz haftanın ülkemizde ve tüm dünya da “10 Aralık İnsan Hakları Haftası” olduğunun ne kadar farkındaydı?..
Mesela, hak-hukuk-adalet deyince, ne anlıyor bu toplum?
Mesela, savaşlara, ölüme, öldürmeyi neden kutsal görürler?..
Neden, barışa bu kadar düşmanlar Roza’ m, hala anlamış değilim.
Ne oldu da, doğaya, sanata/sanatçıya, bilim insanına düşmanca bakar oldular mesela?
Mesela, acaba bu kavramların anlamını biliyorlar, belki de kendileri için çok da arzu ediyorlar da… demokrasi, temel ve hak özgürlükler gibi haklar ciddi anlamda anayasal güvenceye kavuşur, toplum hayatına içselleştirilirse, başta Kürtler olmak üzere diğer halklar ve inançlar da bundan olumlu yararlanır mı diye ülkenin bekası adına bir endişe, bir korku mu var içlerinde ? Temel kaygıları bundan mıdır, bilemiyorum. Sırf bu nedenlerle mi yıllardır böyle kötü şartlarda yaşamayı içlerine sindiriyorlar diye güçlü ve o kadar da ürkütücü bir korku düştü içime Roza’ m.
Hayır, düşünmek istemiyorum, bile!
Korkarım Roza’ m bende gelecekle ilgili, geleceğimizle ilgili bir kaygı, bir korku, bir endişe beni de aldı kendi sarmalının içine.
Korkarım ki Roza’ m; Karanlığa aşık, güneşe düşman bir toplumsal gerçeklikle yüz yüzeyiz artık.
Dedim ya; Ülke, üzerine güneş açmayan imparatorluk gibi adeta…
Hava her zaman ki gibi kasvetli ve yaşam her zaman ki gibi hüzün dolu.
Yani anlayacağın Roza’ m…
Beka adına karanlığa aşık, bilime, aydınlığa düşman insanların bir arada yaşadığı “cennet ülkedir!” artık burası.
Hala, bir şeylerin değişeceğine inanan bir avuç insan var onuruyla mücadele eden, merak etme.
Karanlığa inatla dört elle sarılan mutsuz insanların yurdundan kocaman sevgilerimi gönderiyorum sana…
Kendine çok iyi bak Sevgili Roza’ m.