Beylikdüzü escortdeneme bonusu veren bahis sitelerideneme bonusu veren sitelerkuşadası escortmalatya escorthttps://1baiser.com/escort/parissexemodelizmir escortdeneme bonusuAnadolu Yakası Grup Escort Bayanlaresenyurt escorttatlı sözlükankara escortsugar rush oynaescort ankaraOlivia's awesome pussylasirena sharing is caring pornwww xxx pron comdiyarbetdiyarbetganobetbetmarlosweet bonanzaAnadolu Yakası Escort
porn list

SAHİ BİZ İNSAN MIYIZ?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Binlerce yıl da geçse, geliştirilen onca teknolojiye rağmen, bilgi/bilinç düzeyinde alınan muazzam gelişmeye karşın, doğa karşısında dehşete düşmeye devam ediyoruz. Bu dehşet zamanlarında yaşamın anlamını sorgulamak, insanın bu dünyadaki yerine dair tefekküre dalmak, varoluşsalcı bir haleti ruhiye içerisinde debelenmek alışılagelmiş refleksler biçimini alıyor.

Bu durumda dine sarılmak, doğa karşısında duyulan dehşetin sonucu zuhur eden korkuların beşer-üstüne havalesinin neticesiyse eğer, ortak akıl, beşeri (toplumsal, insani) olanı bertaraf ederek toplum üzerine düşünmeye alet edilerek daha vahşice çıkarımlara varılmasına yol açar. İnanmak ve düşünmek, insanın uzun zaman önce “kendisi için özel mülk” haline getirdiği doğa karşısında korkuya kapıldığında benzer bir metabolizmik işleyiş sergiliyor. Çünkü soyut metabolizma olarak ikisi de korkudan besleniyor. Korku, insani değildir; insan doğasına atfedilemez. Bugün virüs salgını karşısında kapıldığımız korkunun, yaratılan korkunun da başında sahip olduklarımızı kaybetme korkusunun geldiğini hatırda tutmak gerekir. Korkunun insan doğasına atfedilmesi de burjuva ideolojisinin oldukça büyük söylencelerindendir. Bugün bir toplumsal ilişki biçimi olarak korkudan beslenen faşizm ile onun belki de ilksel biçimi olan otoriter devletin (burjuva devlet) mucidi Thomas Hobbes, ‘Leviathan’ı, insanın ontolojik olarak toplumsal düzensizlik (doğa durumu) karşısında kapıldığı korkuya dayandırırken, kişisel hezeyanlarından ziyade kendisini adadığı sınıfın korkularını dile getiriyordu. Korku psikolojik değil sınıfsaldır; burjuvazinin düzen(sizlik) korkusunun tarihsel tezahürüdür.

İnsan doğasına atfedilen bir diğer kuruntu da ‘insan doymak bilmez aç gözlülüğü, bencilliği’ teranesidir. Bir aralar çok satan, beyaz laiklerimizin ve onların gelecekte iyi birer faşist olacak yavrularının ellerinden düşürmediği, ‘Homo Sapiens’ kitabı tam da atalarımızdan getirdiğimiz bu sözde içgüdüye, insanın doğal kötücüllüğüne, yeryüzündeki bütün insani kötülükleri ihale ederek muhteşem bir rahatlama sağladı. Şimdilerde virüs-doğa-kapitalizm ilişkisi üzerine karalananları okudukça, Homo Sapiens’in mesajları mı ruhları bu kadar Sosyal Darvinizmin ( faşizmin) karanlığına sürükledi, yoksa zaten her türden ırkçılığın tavında çelikleşmiş faşist ruhlar, duygularına tercüman olacak ifadeleri bulup huzura mı erdiler anlamak güç. Adı geçen kitabın yazarının, virüs söylenceleri ortalığı kasıp kavururken sahnenin en önünde yer alıp, virüs ile insanın ‘Homo Sapiens’ atasından getirdiği içgüdüleri arasında bağlantı kurması da hiç şaşırtıcı gelmedi doğrusu. Doğanın insan eliyle mülk edinilmesini, kapitalizm denilen mekanizmanın bütün kötülüklerini insanın doğal korkuları ve aç gözlülüğü-bencilliği ile açıklamak, korkudan titreyen aç gözlü küçük burjuvaların can simidi oldu şimdilerde. Böylece bütün eşitsizlikleri de doğallaştıran, evrim teorisine iman ederek bilimsel/laik bir konumda duran okumuş küçük burjuvalarımız ile her türden doğal/insani felaketi tanrıya havale eden dindarlar, örtülü faşizm ortak paydasında buluşurlar. İman edenler ve Homo Sapiens’i kutsal kitabı haline getirenler; biri beşer-üstünden beslenen, diğeri beşeri olanı yok sayıp toplumsal ve tarihsel olmayan bir bilimciliğe iman eden iki faşist güruhtur: Ve Hitler’in toplama kampları, Japonların Çin işgali sırasında yaptıkları, ikincinin en az birincisi kadar tehlikeli olduğunu göstermiştir. Kapitalizm öylesine büyüleyici ve zihni tepe taklak eden bir dünyadır ki, evrimci laikler ile tanrıya iman edenleri faşistlik paydasında birleştirebilir. Sakallı amcanın dediği gibi, ‘bilmiyorlar ama gene de yapıyorlar’.

Faşizm, bir evrimci-laik okumuş ile kendini tanrıya adamış dindar arasında ortak payda yakalandığında toplumsallaşmış demektir. Her ikisinin ortak paydası merkezine aşkın bir insanı koyan bir ideolojidir. İnsan(lık) başına ya da sonuna aldığı bütün olumlu veya olumsuz sıfatlarla birlikte boş bir ahlaki kategoridir. İnsan, ahlaklı –iyiye, doğruya yönelmesine- davranmasına neden olan emri ister dışarıdan – tanrıdan veya dinden- alsın, ister bu ahlaki tutum, Kant’ın iddia ettiği gibi bireyin içselleştirmesine bağlı olsun, ikisi de ‘insan hayatı değerlidir’ evrensel ilkesine dayanır. İnsanın ve onun yaşamının değeri önsel evrensel ilkelere bağlandığında, bütün maddi gerçeklik insan üzerine düşünmenin alanından kovulduğunda, her birimiz ahlak üzerine ahkam kesen keşişlere dönüşürüz. Bu, faşizmin hem istediği hem de sürekli yeniden ürettiği bir ‘düşünen insan’ tipidir.

Burjuva iktisat biliminin diğer toplumsal alanlardan ayrı bir yapı olarak kategorize etmekte ısrar ederek ekonomi sahnesi olarak betimlediği maddi üretim ilişkileri alanında sermaye, yine sosyolojinin toplumsal failler olarak kavramlaştırdığı toplumsal karakterlerin hayaleti olarak dolaşır. Hayaleti gibi değil, hayaleti olarak… Marx’ın sermayeyi açıklarken çokça kullandığı hayalet metaforu, ne bir imgedir ne de simge, ne bir şeye işaret eder ne de temsil eder. O iktisat biliminin kavramsal nesnesi olmazdan çok önce soyut bir gerçekliğe dönüşür yaşamın içinde. İnsanın ölümü hayaletin ekmeğidir. Bu insan için öylesine bir ölüm değil, ölüp ölüp dirilmektir. Sadece insanın bedeninden değil, zihninden ve ruhundan çekilen toplumsal emek, hayaletin görünür olması için zorunludur, zira görünür olmazsa hayalet olamaz. Zorunluluk hiçbir ahlaki ön varsayıma ihtiyaç duymayacak kadar kördür. Bu öylesine bir zorunluluktur ki, virüsten korunmak için takılacak maskeye veya tedavi için gerekli aşıya ya da solunum cihazına sermaye yatırılması – para harcanması -, ahlaki bir karar değil, basit bir kar-zarar hesabına dayanır. Sermaye hayaleti için bir insanın değeri, onu sağlığına kavuşturmak için yapılacak harcamanın, ileride onun emeğinden sağlanacak kardan da az maliyetli ise anlamlıdır. Meta olarak emeğin – insanın-, sermaye için her zaman bir maliyeti – değeri- vardır ve bu maliyet, hayatta kalabilmesi ve sermaye için artı değer üretebilecek kadar gerekli geçim araçlarıyla sınırlıdır. Bu bütün ahlak yasalarına son veren bir zorunluluktur sermaye hayaleti için.

Durum oldukça karışıktır. Bütün rollerin, repliklerin, kostüm ve dekorların sermaye hayaleti tarafından oluşturulduğu üretim ilişkileri sahnesine çıktığımızda giydiğimiz kostümler, üstlendiğimiz rol ve karakterler, o sahnede birbirimizin karşısına taşıyıcıları olarak çıktığımız iktisadi ilişkilerin kişileşmelerinden başka bir şey değildir. Ve kuşkusuz bu muazzam tespiti sakallı amcaya borçluyuz. Anlamak zordur: Bir yanda tüm toplumsal karakterlerin hayaleti gibi dolaşan sermaye, diğer yanda ‘birbirlerinin karşısına taşıyıcısı oldukları bu sermaye ilişkilerinin kişileşmeleri olarak çıkan insanlar’ . Daha açık bir deyişle insan ile insan arasındaki ilişki bütün tersyüz olmuş ahlaki inançsal görünümüne rağmen, maddi yaşamın içinde tarihsel ve toplumsal olarak oluşmuş katıksız bir çıkar ilişkisidir. Ve kuşkusuz bu çıkar meselesinin hiçbir ahlaki belirlenimi yoktur.

Sermaye büyük korku içerisinde. Salgının sebep olduğu görüntüsü verilen bu korku, ruh çağırma seansında, çağırdığı ruhun bu dünyaya gelmesinin yarattığı korku karşısında dehşete düşen ruh-çağırıcıların korkusuna benziyor. Salgını tedavi etmeye kalkan doktorun, aslında salgını kendisinin yaydığının farkına varması ile kapıldığı ikiyüzlüce örtbas hali içerisinde sermaye. Ve bizler bu dehşet karşısında muazzam bir hipnoz içerisindeyiz. Lars von Trier’in ‘Salgın filminin son sahnesini yaşıyoruz adeta: ‘Uyu, uyu, daha derin uyu… Sana söylediğim her şeyi duyuyorsun ama diğerlerine söylediklerimi duymuyorsun… şimdi filme gir, salgın filmine gir… Şimdi çık, filmden çık, salgından çık. Salgın filminden çık… Ama neden çıkmıyorsun?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort
avcılar escort antalya escort ataköy escort ataşehir escort avrupa yakası escort bahçelievler escort bahçeşehir escort bakırköy escort beşiktaş escort beylikdüzü escort bodrum escort bursa escort eskişehir escort etiler escort fatih escort gaziantep escort halkalı escort izmir escort izmit escort kadıköy escort kartal escort kayseri escort kocaeli escort konya escort kurtköy escort kuşadası escort maltepe escort mecidiyeköy escort mersin escort pendik escort samsun escort şirinevler escort şişli escort taksim escort ümraniye escort denizli escort diyarbakır escort istanbul escort nişantaşı escort